Korku-Endişe Duyulmayan bir Dünya Özlemi

Yayınlama: 10.12.2024
107
A+
A-
Ekonomi Profesörü

Bana göre bir ülkenin can damarları üretim, yargı, milli savunma, eğitim ve sağlık konularıdır. Ülkemizde bu sahalarda yaşanan gelişmelerin endişe verici olduğunu düşünüyorum. 25 Kasım/1 Aralık tarihli Ekonomi Gazetesi’ndeki yazımda konunun üretim ayağına değinmiştim. Burada diğer konulardaki gelişmeleri irdeleyeceğim.

Yargıya güven giderek azalıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde muhalefetin ülkenin menfaatine olan hiçbir soru önergesi kabul edilmiyor, ülkenin gerçek sorunları tartışılmıyor. Göz altına alınan bir kişi uzun süre tutuklu kalıyor ve aylarca hakkında tutukluluk nedenini açıklayan iddianame hazırlanmayabiliyor.

Yanlış dış politikalar nedeniyle Milli Savunma’da  F35’ler ile ilgili anlaşma yok sayılıyor, büyük paralarla alınan S400’ün kullanımı dış güçlerce engelleniyor. Tank-palet fabrikası gibi önemli bir kuruluş yabancıya satılıyor. Yeni mezun olmuş pırıl pırıl teğmenler ihraç talebiyle disipline sevk ediliyor. Halbuki onlar ülkenin geleceğinin garantisi.  “Emre itaatsizlik” gerekçe olarak gösteriliyor, ancak merasim hitamında kendilerine ait bir zamanda, Türk milletinin büyük çoğunluğunun gururla dillendirdiği “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganını söyleyerek gerçekleştirdiler bu kutlamayı. Alkışlanması gereken bu hareket cezalandırılıyor. Çok yazık…

Eğitimde giderek din eğitimi ağırlık kazanıyor. Muasır medeniyetler düzeyine çıkılabilmesi için gereken bilimsel eğitimden uzaklaşılıyor. ÇEDES Projesi kapsamında İzmir’de okullara 99 imamın atandığı ifade ediliyor. Oysaki öğretmen açığı var ve bir dolu öğretmen atanmak için bekler durumda. Mülakata hala son verilmedi. Sınavdan çok yüksek puan alan bir kişi mülakatta elenebiliyor. Sıklıkla adrese teslim atamalar duyuyoruz. Atamaların liyakat esas alınarak yapılması temennimizdir. Pek çok pırıl pırıl öğrenci yurt dışına gidebilmek için çırpınmakta. Halbuki bu ülkenin onlara çok ihtiyacı olacak.

Taşradan gelen öğrenciler için büyük önem taşıyan öğrenci yurtlarında gereken artış sağlanamadığı için öğrenciler ya eğitimden vazgeçiyor ya da cemaat-tarikat yurtlarına gitmek zorunda kalıyor. Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi yeterince beslenmediği için okullarda gereken temizlik hizmeti verilemiyor. Yoksulluğun önemli boyuta ulaşması nedeni ile birçok aile çocuklarına gerekli gıdayı sağlayamamakta, çocuklarının beslenme çantalarını dolduramamakta. Okulda çocuklara bir öğün yemek imkânı sağlanması projesi bir türlü hayata geçirilemiyor. Yoksul kesim için gereken maaş artışı sağlanamıyor.  Sağlansa belki çocuğunun karnını doyurabilecek. Son yıllarda gelir dağılımındaki adaletsizlik hızla artmış durumda.

Enflasyonla mücadele için kemer sıkma politikalarının devam etmesi gerektiğine inanıyoruz. Ancak kamu kesiminde israf artarak devam etmekte. Buna “bir dur” demek zamanı çoktan geldi. Görülen o ki enflasyonla mücadelede Mehmet Şimşek ve TCMB yalnız bırakılmış durumda. Kamu’da tasarruf tedbirlerini uygulatmakta çaresiz kalıyorlar.

Sağlık konusuna gelince. Cezai yaptırım zayıf kaldığı, cezaların yeterince caydırıcı olmadığı için doktorlarımız sık sık hasta yakınları tarafından şiddete maruz kalmakta. Minik bebeklerin para uğruna yaşam hakları elinden alınabiliyor. Bu olay özellikle özel hastanelerle ilgili denetimin yetersiz kaldığına işaret ediyor. Aile hekim haklarını düzenleyen yeni kararların alınması gündemde. Doktorlar da pek çok meslek gurupları gibi grev yapmak zorunda bırakıldılar. Sağlık sektöründe çok önemli bir görev üstlenen aile hekimleri ile ilgili bu gereksiz ve haksız düzenlemelerden vaz geçilmesini dileriz.

İnsanımızın mutlu olmak hakkı. Ancak yönetenler bunu sağlamak için yeterli çabayı sarfetmiyorlar diye düşünüyorum. İnsanlar devamlı korku, endişe içindeler. Ay sonunu getirememe, çocuğunun okul masrafını karşılayamama, iş bulamama, asgari ücret artırılırsa işten atılma ihtimali, harbe girme olasılığı, gibi sorular uçuşuyor kafalarda… Bir konuşmada/yazıda ya da bir konuşmacıya yöneltilen soruda suç unsuru bulunabiliyor, gözaltı, soruşturma hatta tutuklama yapılabiliyor. Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) tarafından son açıklanan verilere göre, Türkiye’de toplam 299.042 kapasiteli 406 ceza infaz kurumu bulunmaktadır. Bu 406 hapishanede 378.857 mahpusun tutulduğu belirtiliyor.

İnsanımız, korku-endişenin yaşanmadığı bir ortamı özlüyor.

Son olarak, ülkemizde cumhuriyet, demokrasi, özgürlük, adalet, laiklik, kadın hakları, hayvan hakları gibi kavramların özenle korunması gereken ögeler olduğu unutulmamalı.

Kaynak: EKONOMİ GAZETESİ / SHA

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.