Ankara, 9 Aralık (Hibya) – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabine toplantısı sonrası açıklama yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Televizyon ekranlarından, radyo kanallarından ve sosyal medya mecralarından bizleri takip eden tüm vatandaşlarıma selam ve sevgilerimi yolluyorum.
Sevinçte ve tasada bir olduğumuz kaderimizde kederimizin de ortak olduğu gönül ve kültür coğrafyamızdaki tüm kardeşlerime aynı şekilde muhabbetlerimi iletiyor, her birini yürekten selamlıyorum.
Sözlerimin hemen başında; bu sabah Isparta Keçiborlu’da eğitim uçuşu esnasında kaza kırıma uğrayan askeri helikopterimizde şehit olan 6 kahramanımıza Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Şehitlerimizin ailelerine, sevenlerine, silah arkadaşlarına ve Türk Silahlı Kuvvetlerimize başsağlığı diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.
Türkiye Yüzyılını, içeride ve dışarıda attığımız adımlarla günbegün gerçeğe dönüştürüyoruz. Üstat Necip Fazıl’ın, kabinemizin misyonunu da belirleyen şu önemli sözlerini kendimize rehber kıldık. Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım…
Biz de, hem bugün halkımızın hem de yarın Rûz-i Mahşer’de Hakk’ın huzuruna görevini layıkıyla yerine getirmiş, geride hayır dualarla anılan eserler bırakmış olarak çıkmanın derdindeyiz; bunun peşindeyiz. İnsanımızın şöyle içinden gelerek söylediği bir “Allah ondan razı” cümlesi, bizim için en büyük payedir, şereftir, gurur ve mutluluk kaynağıdır. Bugüne kadar “halka hizmet Hakk’a” düsturuyla ülkemize ve milletimize aşkla hizmet ettik.
Şimdi de diplomatik temaslarla, iyi hesaplanmış stratejik hamlelerle, açılışını yaptığımız proje, yatırım, hizmet ve eserlerle Türkiye’yi her alanda yüceltmenin gayretindeyiz.
Şunu büyük bir memnuniyetle ifade etmek isterim: Türkiye, ayağına ve iradesine vurulan zincirleri tek tek parçalamaktadır. Türkiye; özgüvenli, kararlı ve sabırlı bir şekilde hedeflerini gerçekleştirmektedir.
Türkiye; güçlü demokrasisiyle, büyüyen ekonomisiyle, köklü kurumlarıyla, dünya meselelerinin seyrini değiştiren barışçı ve aktif politikalarıyla tarihe yön vermekte, hem kendi tarihini ve hem de insanlık tarihini yeniden yazmaktadır.
Allah’a binlerce kez hamdolsun ki; Bugün dünden daha güçlüyüz. Bugün dünden daha özgürüz. Bugün dünden daha itibarlıyız. Bugün dünden daha özgüvenliyiz. İnşallah yarın her alanda çok daha iyi yerlerde olacağız. Milletimizi sığ sulara hapsetmek isteyen vizyonsuzlara inat; umuda tutunmaya, umudu büyütmeye devam edeceğiz.
Siyasi hayatımızın hiçbir döneminde milletimize hayal kırıklığı yaşatmadık. Bundan sonra da aziz milletimize mahcup olmayacak, milletimizi sükutu hayale bi-iznillah uğratmayacağız. Son 22 yıldır olduğu gibi Türkiye’yi başarıdan başarıya koşturacak; Türkiye’ye yeni rekorları, yeni sevinçleri, yeni heyecanları yaşatacağız. Türkiye Cumhurbaşkanı olarak, bir gerçeği tekrar vurgulamak durumundayım: 85 milyon olarak biz, muazzam ve muhteşem bir aileyiz. Hepimiz daha mutlu, daha müreffeh, daha kudretli bir Türkiye hayal ediyoruz.
Gerçekleştirdiğimiz her hedefi, daha büyük hedeflerin mihenk taşı, başlangıç noktası olarak görüyoruz. Tamamladığımız, hizmete verdiğimiz, şehirlerimize kazandırdığımız her eser; yeni hizmetler, yeni projeler için azmimizi kamçılıyor; heyecanımızı artırıyor. Kalbimizdeki vatan ve millet aşkı, gökte bir şimal yıldız gibi parlıyor; “Yeniden Büyük ve Güçlü Türkiye” davamızda yolumuzu aydınlatıyor.
Allah’ın izniyle bu millet, her engeli aşacak, her saldırıyı savuşturacak güce ve iradeye ziyadesiyle sahiptir. Kardeşliğimize sıkıca sarıldığımız, istikrar ve güven ortamını koruduğumuz, iç cephemizi tıpkı aşılmaz bir kale gibi sağlam tuttuğumuz müddetçe, çok daha güzel günler göreceğimizden asla şüphe duymuyoruz. Ülkemizin istikrarlı yürüyüşünü rayından çıkarmak, ilerleyişini kesmek veya yavaşlatmak isteyenlere de millet olarak fırsat vermeyeceğimize inanıyorum.
Son kabine toplantımızdan bu yana, iç siyasette ve dış politikada yoğun bir gündemle çalışmalarımızı sürdürdük. Diyanet İşleri Başkanlığımızın her 5 yılda bir düzenlediği Din Şuralarının 7’ncisinde hocalarımızla ve kanaat önderlerimizle bir araya geldik. “Dijitalleşen Dünyada Diyanet Hizmetleri” başlığıyla gerçekleştirilen Şura’nın küresel kültürün teşvik ettiği “yapay din” tehdidiyle mücadelede bir uyanışa vesile olmasını ümit ediyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri ile Yaşayan İnsan Hazineleri Ödüllerini takdim ettiğimiz üstat ve ustalarımızı bu vesileyle tekrar tebrik ediyorum.
28 Kasım’da Umman’dan ülkemize devlet başkanı seviyesinde ilk resmi ziyareti gerçekleştiren Umman Sultanı Heysem bin Tarık’ı Türkiye’de misafir etmenin bahtiyarlığını yaşadık.
Bu tarihi ziyareti; dış ilişkiler, ekonomi, sanayi, yatırım, sağlık, kültür, tarım ve hayvancılık gibi alanlarda imzaladığımız 10 anlaşmayla taçlandırdık. Umman’ın krizlerin çözümünde üstlendiği yapıcı rolü takdir ediyor; inşallah bundan sonra Ummanlı kardeşlerimizle daha yakın çalışmayı umuyoruz.
Aynı zamanda Filistin Halkıyla Dayanışma Günü olan 29 Kasım’da artık kendi alanında bir marka haline gelen TRT World Forumun 8’incisine iştirak ettik. “Küresel Ticaret Burada” temasıyla tertiplenen 20’nci MÜSİAD EXPO Fuarı ise 88 ülkeden iş adamlarını, tüccarları, girişimcileri ülkemizde bir araya getirdi.
1990 yılından bu yana Türkiye’nin ekonomide, ticarette ve demokraside şaha kalkması için emek veren MÜSİAD camiasını bir kez daha kutluyorum.
30 Kasım Cumartesi günü Kahramanmaraş’taydık. Maraş’ta hem partimizin il kongresini yaptık, hem de deprem konutlarının kura ve anahtar teslim törenini icra ettik.
Tören alanından canlı bağlantıyla; Hatay’ımızda 5 bin 900, Malatya’mızda 2 bin 313, Adıyaman’ımızda 6 bin 912, Gaziantep’imizde 257, Diyarbakır’ımızda 674, Adana’mızda 668, Şanlıurfa’mızda 2 bin 929, Elazığ’ımızda bin 407, Kahramanmaraş’ımızda 3 bin 499 olmak üzere toplamda 24 bin 559 yuvamızı daha hak sahibi kardeşlerimize teslim etmenin sevincini yaşadık. 2024 sonuna kadar 39 bin 136’sı Maraş’ta olmak üzere; 11 ilimizde toplam 201 bin 688 bağımsız bölümü afetzede kardeşlerimize teslim edeceğiz.
Bir depremzedenin elinden tutmak yerine kimi zaman hakaret ederek, kimi zaman afaki sözler vererek bu sürece köstek olanları tarih affetmeyecektir. “Erdoğan, bu enkazın altında kalır” diyerek tüm umudunu milletin sıkıntılarının çoğalmasına bağlayan kifayetsizleri, hayal kırıklığına uğratmaya devam ediyoruz. Son depremzede hak sahibi kardeşimiz de güvenli yuvasına kavuşana kadar bize durmak, dinlenmek, soluklanmak yok. İnşallah devlet-millet birlikteliğiyle yaralarımızı saracak, deprem bölgemizi eskisinden daha dayanıklı bir şekilde ayağa kaldıracağız.
2 Aralık Pazartesi günü Karadağ Cumhurbaşkanı değerli Dostum Yakov Milatoviç’i ülkemizde ağırladık. Aynı gün partimiz tarafından düzenlenen “Engelsiz Türkiye Programı”nda engel tanımayan kardeşlerimizle bir araya geldik. Hükümetlerimizin, engelli vatandaşlarımızın hayata katılımı noktasında gösterdiği samimi çabalar, herkesin malumudur.
Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı dahil kamudan özel sektöre, spordan çeşitli sosyal haklara kadar geniş bir yelpazede engellilerimizin yanında olduk. İnşallah bundan sonra da aynı anlayışla yolumuza devam edeceğiz.
3 Aralık tarihinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğümüzce yapımı tamamlanan 564 tesis, proje ve hizmeti resmen devreye aldık. Toplam yatırım bedeli 98 milyar lira olan bu tesislerin, ülkemize ve milletimize tekrar hayırlı olmasını diliyorum.
Bu sene Japonya’yla diplomatik ilişkilerimizin tesisinin 100’üncü yıl dönümünü kutluyoruz. Bu anlamlı yıldönümü münasebetiyle Japonya Veliaht Prensi Fumihito Akişino ve refikasını ülkemizde misafir ettik. 6 Şubat deprem felaketinin ardından Japon hükümeti ve halkının milletimizle sergilediği dayanışmayı her zaman şükranla yad ediyoruz.
7 Aralık Cumartesi günü Gaziantepli kardeşlerimizin misafiriydik. Millî Mücadelemizin meşale şehirlerinden olan Antep, bugün de üretim ve ticaret başta olmak üzere pek çok alanda adeta destan yazıyor. Gaziantep halkının, Suriyeli mazlumlara sahip çıkması zaten her türlü takdirin üzerindedir.
Gaziantep’te ilk önce 5 bin 113 konutun anahtar ve tapu teslim törenini yaptık. Ardından Partimizin 8’inci Olağan İl Kongresini, her zamanki gibi yine büyük bir coşkuyla gerçekleştirdik. Türkiye’nin ikinci büyük kütüphanesi olan Şahinbey Millet Kütüphanesini açarak, gençlerimizle hasbihal ettik.
Bu vesileyle 2024-2025 Akademik Yılında üniversite öğrencilerine verilen burs ve kredi tutarında yüzde 50 oranında artışa gittiğimizin müjdesini paylaştık. Buna göre; ön lisans ve lisans için 2 bin lira olan rakamı 3 bin liraya, yüksek lisansta 4 bin lira olan miktarı 6 bin liraya, doktora öğrencilerimiz için 6 bin lira olan tutarı 9 bin liraya çıkardık. Yeni burs miktarlarının üniversite öğrencilerimize ve ailelerine hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Bölgemiz; ancak “dönüm noktası” ifadesiyle tarif ve tahlil edilecek evsafta kritik gelişmelere sahne oluyor. Komşumuz Suriye’de 13 yıldır devam eden iç savaş, dün itibarıyla artık yeni bir boyut kazandı. Halep, Hama, Humus ve son olarak Şam, Suriye’nin asıl sahiplerinin kontrolüne geçerken; 61 yıldır kanla, zulümle, baskıyla ve zorbalıkla ayakta kalan Baas diktatörlüğü de tamamen çöktü.
Verilen sözlere rağmen yıllardır bölücü örgütün işgali altında bulunan Tel Rıfat ve Mümbiç’in teröristlerden arındırılmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Tabii eski rejimin, çekilirken dahi kimi şehirleri bölücü terör örgütünün Suriye uzantısına bırakması, aralarındaki kirli ittifakı bir kez daha teyit etmiştir.
Ülkemizdeki ana muhalefetin son ana kadar umudunu kesmediği Esed rejimi, bu süreç boyunca “Türkiye karşıtı” tutumunu bir an olsun terk etmemiştir. Suriye ihtilafını diyalog yoluyla çözme çağrılarımız eski rejim tarafından küstahça reddedilmiş, ülkemizin uzattığı elin değeri bilinmemiş, manası anlaşılmamıştır.
Esed, arkasında 1 milyona yakın insanın katledildiği, 12 milyon insanın göç etmek zorunda kaldığı, birçok şehri enkaza dönmüş bir Suriye bırakarak kaçmıştır. “Zulüm ile abad olunamayacağı” hakikati, Suriye’de bir kez daha tecelli etmiştir.
Şunu milletimizin ve uluslararası kamuoyunun bilmesini isterim: Türkiye, Suriye ihtilafının başından beri komşuluk hukukunun ve büyük devlet olmanın icaplarını harfiyen yerine getirmiştir. Daima barıştan, özgürlükten, diyalogdan, adaletten, Suriye’nin bir an önce huzura kavuşmasından yana olduk.
“Devrik rejimin” hasmane tutumuna rağmen, her şart altında Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve üniter yapısının korunmasını savunduk. Elbette haksızlığa, hukuksuzluğa, baskıya, zulme karşı sesimizi yükseltmekten, tepkimizi ortaya koymaktan hiçbir zaman çekinmedik. Ama bunu açık bir düşmanlığa, kör bir husumete de asla dönüştürmedik.
Suriye’deki hadiselerin 13 yıllık serencamını bilen herkes, Türkiye’nin adil bir barış için verdiği hasbi mücadelenin en yakın şahididir. Şunu da en başından beri tekrar tekrar ifade ediyoruz: Suriye’yle ilgili hassasiyetimiz hiçbir zaman menfaat eksenli olmadı.
Biz bu konuya hep vicdan penceresinden baktık; hep merhamet nazarından yaklaştık; insani mülahazalarla hareket ettik. Bugün de aynı yerde sapasağlam duruyoruz. Tekrar söylüyorum; Suriye halkı bizim kardeşimizdir, tüm kesimleriyle, tüm inanç gruplarıyla can dostumuzdur.
Bir uçtan diğer uca Suriye’yi karış karış süsleyen türbeler, köprüler, çeşmeler, hanlar, camiler bizim ezelden ebede uzanan kardeşliğimizin nişaneleridir. Evet, sınırlar ülkeleri fiziken birbirinden ayırabilir; ama kalplere hangi güç sınır çizebilir? Asırlardır birlikte yaşadığımız, 910 kilometrelik sınırı paylaştığımız komşularımıza, sırtımızı dönmemizi bizden kim bekleyebilir? Kalbimizin bir yarısı Antep’se, Hatay’sa, Şanlıurfa’ysa; diğer yarısı Afrin’dir, Halep’tir, Hama’dır, Humus’tur, Şam’dır.
Tarihin ve coğrafyanın bize hatırlattığı bu gerçekleri, son 13 yıldır ülke ve millet olarak bizzat yaşadık, bilfiil tecrübe ettik. Komşumuzun evinde yangın çıktığında, ilk koştuğu yer biz olduk. Devrik rejimin ve terör örgütlerinin saldırılarından kaçan Suriyeli kardeşlerimiz, canlarını kurtarmak için ilk önce bizim kapımızı çaldı, bize sığındı.
Bir dönem nüfusu 3 milyon 700 bine ulaşan, ancak şimdi sayıları 2,9 milyona düşen Suriyeli muhacirlere, 13 yıl boyunca biz ensarlık yaptık. Bunu da, açık söylüyorum, yüksünerek, şikayet ederek değil, inancımızın ve komşuluk hukukumuzun gereği olarak memnuniyetle yerine getirdik.
Yüzyıllardır “mazlumların eman bulduğu” bu ülke, Allah’a hamdolsun, Suriyeli mazlumlara da güvenli, korunaklı, müşfik bir liman oldu. Bu emsalsiz misafirperverlik, insanlık tarihine altın harflerle yazılacaktır.
Türkiye; zor bir dönemde, zor bir imtihanı alnının akıyla vermeyi başarmıştır. Türk Milleti, kara günlerinde Suriyeli mazlumlara kucak açmasının izzetini, bir şeref payesi olarak ebediyen taşıyacaktır. Bugün bir kez daha, muhalefetin kışkırtmalarına aldırmadan mazluma kol kanat geren necip milletimin her bir ferdine teşekkür ediyorum.
Cumhur İttifakındaki ortaklarımıza, bu süreçte sergiledikleri merhametli duruş için aynı şekilde şükranlarımı sunuyorum. Fakat, oy hesabıyla nefret söylemlerine baş vuran ırkçı lümpenleri… Vatanını kaybetmiş yetim ve öksüzlere kin kusan vicdan fukaralarını… Sırf Meclis’te 3-5 koltuk kapabilmek uğruna, faşizmin en pespaye biçimine haftalarca sessiz kalanları ise önce Allah’a; sonra haklarına girdikleri Suriyeli mazlumlara, ve elbette maşeri vicdana havale ediyorum.
Suriye’de zalim Esed rejimiyle beraber, ülkemizde mülteci düşmanlığını körükleyen necis zihniyet de kaybetmiştir. Burada şunu özellikle vurgulamak istiyorum: Suriye’yi etkisi altına alan kuvvetli değişim rüzgarının, başta muhacirler olmak üzere tüm Suriye halkı için hayırlı sonuçlara vesile olacağına inanıyorum. Suriye istikrara kavuştukça, inşallah gönüllü, güvenli, onurlu ve düzenli geri dönüşler de artacaktır. Suriyeli kardeşlerimizin 13 yıldır süren vatan hasreti, inancım ve duam odur ki, artık yavaş yavaş son bulacaktır. Bunun şimdiden emarelerini görmeye başladık.
Yığılmaları önlemek ve trafiği kolaylaştırmak amacıyla Yayladağı Hudut Kapısı’nı da bugün itibarıyla geçişlere açıyoruz. Muhacirlerin gönüllü geri dönüş sürecini de yine tarihimize, kültürümüze ve 13 yıllık müstesna ev sahipliğimize yaraşır şekilde yöneteceğiz.
Hiç kimsenin bu insani sürece leke bulaştırmasına müsaade etmeyeceğiz. Suriye kriziyle ilgili politikası dün itibarıyla iflas eden ana muhalefet, kendilerini hesaba çekmek, hatalarıyla yüzleşmek yerine, çok çirkin ırkçı bir dille Suriyeli mazlumlar üzerinden yeni istismar alanları oluşturmaya çalışıyor.
Ana muhalefetin eski ve yeni yönetimine, Devrik Şam Rejiminin “yasını tutmaktan” süratle vaz geçip, Suriye halkının sevincine ortak olmalarını tavsiye ediyorum. Kendilerini hapsettikleri cam fanustan çıksınlar; dünyada ve bölgede olanlara kulak kabartsınlar; bir kez olsun hadiseleri “Ankara merkezli” okumayı denesinler. Yoksa partilerini trajikomik duruma düşürmeye devam ederler.
Dün itibarıyla artık Suriye’de bir dönem kapanmış, yeni bir dönem başlamıştır. Türkiye, binlerce yıllık tecrübeyle billurlaşan devlet aklıyla hadiseleri okumakta; Suriye’deki duruma çok geniş bir perspektiften bakmaktadır. Şunu bir kez daha ifade etmek arzusundayım: Türkiye’nin başka bir ülkenin toprağında ve egemenliğinde gözü yoktur. Sınır ötesi harekatlarımızın yegane amacı vatanımızı ve vatandaşlarımızı terör saldırılarından korumaktır. Ne PKK ve Suriye’deki uzantıları, ne de DEAŞ; ülkemizin muhatabı değildir, bilakis muarızıdır.
Suriye’nin toprak bütünlüğünün mutlaka ama mutlaka korunması gerekiyor. Suriye; tüm etnik, dini, mezhebi kimlikleriyle Suriyelilerindir. Suriye’nin bugününe de, geleceğine de karar verecek olan Suriye halkıdır. Komşuları ve kardeşleri olarak bize düşen; Suriye halkının ülkelerini yeniden toparlama, yeniden ayağa kaldırma, yeniden mamur etme çabalarına güçlü bir şekilde destek olmaktır. Tekrar söylüyorum: Arap, Türkmen, Kürt, Sünni, Alevi, Nusayri, Hristiyan fark etmeksizin Suriyelilerin tamamının sulh içinde yaşadığı bir Suriye, Türkiye’nin en büyük özlemi, hayali ve hedefidir.
Şurası da kesinlikle unutulmamalıdır: İstikrara kavuşmuş bir Suriye, hem kendi vatandaşları hem de bölgedeki diğer ülkeler için güven kaynağı olacaktır. Komşu ülkelerin güvenliği yine Suriye’nin güven içinde, istikrar içinde olmasından geçiyor. Öte yandan bölücü örgütün Suriye uzantısının, kargaşayı fırsata çevirmeye dönük aşırı heveskar tutumunu da dikkatle takip ediyoruz. Kendi akıllarınca faklı hesap yapanlara şunu hatırlatmak zorundayım: Çakal ne kadar hile bilirse, kurt da o kadar yol bilir. Türkiye, sınırlarının ötesinde yeni terör çıbanbaşlarının ortaya çıkmasına göz yummayacaktır. 13 yıldır her türlü zulme maruz kalan Suriyeli kardeşlerimize yeni acılar, yeni sıkıntılar, yeni dramlar yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur.
Buradan, kardeş Suriye halkına da seslenmek istiyorum; Aziz Suriyeli kardeşlerim, Türkiye ve Türk milleti, dün olduğu gibi bugün de, yarın da yanınızdadır. Siz, tüm imkansızlıklara rağmen kanınızla, canınızla, dişiniz, tırnağınızla destan yazdınız. Zulme ve zalime asla boyun eğmediniz. Yei’se kapılmadınız. İlk günden itibaren hep “Allah büyüktür” dediniz; “O Rahman ve Rahim olandır” dediniz; “O alemlerin Rabbi’dir” dediniz; yalnız O’na güvendiniz, yalnız O’ndan yardım dilediniz. Düştüğünüz yerden çok daha güçlü bir şekilde tekrar ayağa kalktınız. Böylece nesilden nesile gururla aktarılacak muhteşem bir kahramanlık hikayesine imza attınız.
“Yenilgi yenilgi büyüyen” bu şanlı zaferin asıl sahibi sizlersiniz. Sizleri, ülkem ve milletim adına saygıyla selamlıyorum. Zaferiniz hayırlı-mübarek olsun diyorum. Hürriyet ve adalet mücadelenizde sizi nasıl yalnız bırakmadıysak, inşallah kalkınma mücadelenizde de tüm imkanlarımızla sizi destekleyeceğiz. Gönül gönüle verecek, zorlukların, sıkıntıların üstesinden birlikte geleceğiz.
Suriye’nin kalıcı barışa, istikrara ve güvenliğe kavuşması için elimizden gelen her şeyi yapmaya hazır olduğumuzu bilmenizi isterim. Hama katliamından beri Suriye’nin özgürlüğü yolunda can veren şehitleri bugün bir kez daha rahmetle yad ediyorum. Suriye’nin esaretten kurtulan şehirlerinde sevinç göz yaşları döken, dua eden, şükür secdesine kapanan; yıllar sonra evlerine, yuvalarına, ailelerine, sevdiklerine kavuşmanın mutluluğunu yaşayan tüm kardeşlerime selam ediyorum.
Bugünkü kabine toplantımızda Suriye’deki güncel gelişmelerin yanı sıra enerjiden eğitime ve sağlığa çeşitli konuları da ele aldık. Eğitimin altyapısına 22 yıldır yaptığımız devasa yatırımların, eğitimin kalitesine de olumlu yansıdığını görüyoruz.
Uluslararası İzleme Araştırmalarında matematik ve fen bilimlerinde 4’üncü ve 8’inci sınıf öğrencilerinde ülkemizin grafiği sürekli yükseliyor. 2023 yılının oranları bunu bir kez daha ortaya koymuştur. Yeni eğitim modelimiz sayesinde bu iyileşme inşallah hızlanacaktır.
Koronavirüs döneminde güçlü sağlık altyapımızın önemini tecrübe etmiştik. Şimdi bu alanda yeni bir adım daha atıyoruz. Koruyan, Geliştiren ve Üreten Sağlık Modeli ile “Sağlıklı Türkiye Yüzyılı Programı”nı hayata geçiriyoruz.
Üçlü Sarmal Modelimiz ile Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı’mız TÜSEB öncülüğünde, üniversitelerimizi ve özel sektörümüzü buluşturuyoruz. Kritik ilaç, aşı, kit ve tıbbi cihaz ürünlerimizi belirledik.
Üreten Sağlık Modelimiz, ülkemizin ekonomik büyümesine ve kalkınmasına katkı sunacak, marka ve katma değer oluşturacak bir süreci geliştirecektir. Yeni modelimizin şimdiden hayırlı-uğurlu olmasını diliyorum.
Yarından itibaren asgari ücret tespit komisyonu görüşmelere başlıyor. Hem çalışanlarımızın beklentilerini gözetecek, hem de ülkemiz ekonomisine taşınması ağır bir yük getirmeyecek bir anlayışla sürecin yürütüleceğini ümit ediyorum. “Açık artırma” usulüyle asgari ücret açıklayan muhalefeti de, ülke ve millet hayrına bir iş yapacaklarsa, SGK’ya olan birikmiş borçlarını ödemeye davet ediyorum.
Bir diğer güzel haberimiz; Tip 1 Diyabet hastalığıyla mücadelede eden evlatlarımız ve ailelerine yöneliktir. Daha önce bilindiği gibi diyabet hastalarımızın glikoz takibi için gerekli cihazlar geri ödeme kapsamındaydı.
Buna ilave olarak artık 18 yaş altındaki Tip 1 Diyabet hastası evlatlarımız için sensörlü cilt altı glikoz izlem cihazlarını, Sosyal Güvenlik Kurumumuz tarafından geri ödeme kapsamına alıyoruz. Acil şifa dileklerimle, evlatlarımıza ve ailelerine hayırlı olsun diyorum.”
SANAYİ HABER AJANSI
www.ekonomigundemi.com.tr