Prof. Dr. Tarhan: “Dede ve büyükanne hayatı sevdiriyor”

Dede, büyükanne ve torun ilişkisinin çocuk gelişimindeki önemine işaret eden Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, konuya ilişkin açıklamalar yaptı.

Prof. Dr. Tarhan: “Dede ve büyükanne hayatı sevdiriyor”
Yayınlama: 08.09.2023
4
A+
A-

Sağlıklı, ortak sevgi, ortak saygının olduğu torun ilişkisinde dürüstlük ve içtenlik olduğunu söyleyen Tarhan, “İçtenlik olduğu için çok etkilidir. Çünkü çıkar beklentisi yoktur orada. Kültürümüzde yakın aile içerisindeki ilişkilerde sorunların savaşla değil barışla çözülebileceğiyle ilgili en büyük rolü, torunlar büyük dedelerden, anneannelerden, babaannelerden öğreniyorlar. Hayata bakışı öğreniyorlar. Diyelim ki evde anne baba birbirlerine bağırıp çağırıyorlar, gerginlik var. Anneanne eve geliyor ona bir şey söylüyor buna bir şey söylüyor. Televizyon kumandasını yönetemeyen anneanne, o büyük krizi çözüveriyor. Bu çocuklar için müthiş bir örnek. Bu örnek olmayan bir durumda evdeki olumsuzluklar çocuğu da olumsuz etkiliyor. Evlenmekten korkan çocuklar ortaya çıkıyor.” şeklinde konuştu.

''Aile büyüklerinin sosyal desteğinin zayıflaması boşanmaları etkiliyor''

Boşanma hızının dünyada artmasının sebeplerinden birisinin de aile büyüklerinin sosyal desteğinin zayıflaması olduğunu belirten Tarhan. “Çünkü onlar ailenin piridir, bilgesidir, öğreticisidir. Onlar olmayınca gençler hata yapıyorlar. Daha evliliğin ilk başlarında gerginlik çıkıyor. Hatta geçmiş aileler de öyledir. Anneanneler, babaanneler, dedeler bir problem olduğu zaman ‘kızım şöyle yap, oğlum böyle yap’ diyerek onlara rehberlik yapıyor, yol gösteriyorlardı. Şimdi yine bizim toplumumuzda bir saygı var, ilişki var ama ilişkiler zayıfladı. Böyle olunca da gençler birbirlerini yemeye başlıyorlar ve evlilik zarar görüyor. Türkiye'de boşanma hızının artmasının sebeplerinden birisi de aile bağlarının zayıflamasıdır.” diye konuştu. 

''Torunlar yalnızlığı gideriyor''

Emekli olmuş büyüklerin, dedelerin, ninelerin kendilerini yalnız hissettiklerini ve en büyük ihtiyaçlarının yalnızlığının giderilmesi olduğunu ifade eden Tarhan, “Onlar yalnız hissederler, oysa torunların en büyük ihtiyacı da soru sorma ihtiyacıdır. Anne baba hep meşguldür. Soru sorsa  zaman ayıramaz ama aile büyükleri zaman ayırabiliyor ve o ikisi birbirini tamamlıyor. Bu tamamlamada eğer sıcak bir ilişki olursa, çocuk aile tarihçisi oluyor. Ailenin tarihini de öğreniyor. Dede askerlik hatırasını oğluna anlatsa o sıkılıp gider ama toruna on defa anlatsa da torun dinler onu. Geçmişteki o yaşadıkları olaylar, hikayeler, anlatılar, geçmişteki yaşantılar çocuğun gelişen ruhuna ekilen tohumlardır. Onlar çocuğun kişiliğinin şekillenmesinde olumlu etki yapıyor. Gelişen ruhunda trafik levhası gibi iyi yöne gitmesini sağlayabiliyor. Yanlış bir bilgi verilirse, yanlış yöne gitmesine neden olabiliyor.” dedi.

''Aile sistemine saygı gösterilmeli''

Torunlara “her zaman kapının açık olduğunu” hissettirebilmenin önemini vurgulayan Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Anneanne ve babaanneler, anne ve babayı katiyen kötülemezler, iyi tanıdığı özelliklerini alırlar. Hatası kusuru varsa da o çocuğun yanında uygun olmayan konuları hiç açmazlar. Aile sistemine saygı göstermek önemlidir. Annenin, babanın ailecek bir kural koyuculuğunu, haklarını, oradaki liderliklerini incitmeden torunlarıyla irtibat kurarlar. Torunlarının resminin evde olması, cep telefonunda olması dede için de torunları için de güzel bir şeydir. Torunlar kendilerine değer verildiğini hissederler ve aidiyet duyguları gelişir. Dedenin evine geldiği zaman kendilerini kendi evinde gibi hissediyorlarsa zaten orada iyi ilişkiler vardır. Güvenli alan olmuştur. Bazen anneler özellikle babaannelerden veya ninelerden şikayetçi olurlar. Çünkü ‘benim koyduğum kuralları bozuyor, benim yaptıklarımı işe yaramaz hale getiriyor’ tarzında. Eğer böyle bir durum varsa, akıllı anneler kayınvalidesiyle hiç savaşa girmez. Savaşa girdiği zaman, aile içerisindeki yakın ilişki ve yaşantı bozulur. Eğer savaş varsa, kazanan olmaz. Yakın ilişkilerde problemler savaşla değil, yol göstericilikle çözülür. Askeri kültürde problem çözme yöntemi savaştır ama sivil, aile kültüründe problem çözme yöntemi iç savaşlar değildir. Burada uzlaşma esastır. Rekabetçi ilişki değil, tamamlayıcı ilişki olması gerekir. ‘Çocuğumu yanlış eğitiyorsun’ diyerek nineyi, dedeyi çocuğun yanında kötülediğin zaman bu çocuğu hayatta güzel bir kaynaktan faydalanmasını engellemiş olursun. Böyle bir durum da çocuğun ileri yaşta problem çözebilmesini etkiler, yalnızlık giderme becerisini etkiler.” 

''Dede evi serbest bölgedir, oraya karışılmaz''

Anne babalara da tavsiyelerde bulunan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ebeveynlerin fazla kuralcı olmak yerine esnek davranabileceklerini vurgulayarak, şu örnekleri verdi:

“Mesela anne kendi evinde kendi kurallarını uygular ama çocuk babaannesinin, dedesinin evine gittiği zaman orası serbest bölgedir, oraya karışmaz. Anne orayı da yönetmeye çalışırsa, ‘benim çocuğuma öyle davranmayın lütfen, çocuğun huyu bozuluyor’ derseniz aile büyükleri bir müddet sonra çeker kendini. Çocuk da güzellikten mahrum kalır. Çocuk orada öyle davransın, eve gelince anne baba kendi evini kurallı ortam yapsın.”

''Sevgi havuzu geniş olmalı''

Tarhan, sevgi içerisinde büyüyen çocukların yetişkinlikte de kaliteli ilişki kurabildiğine işaret ederek, “Çocuklukta bol sevgi alırsanız, içinizdeki sevgi havuzu geniş oluyor. Sevgi kapasiteniz geniş olduğu için sevgiyi fazla biriktirip fazla dağıtıyorsunuz ve rahatlıkla sıcak ilişki kurabiliyorsunuz. Küçük yaşta sevgi, saygı, güven ilişkisi, çocuğun gelişen ruhunda etkili oluyor. Onun sevgi havuzu genişse, kapasitesi varsa ileride o havuza yeni şeyler doldurabilme imkanı olduğu için, duyguları çok daha iyi yönetir.” diye konuştu.  

Büyükanne dede ilişkisinden mahrum kalanlar ne yapmalı?

Çocuklar açısından anne, baba dışında aile büyüklerinin olmasını büyük bir şans olarak değerlendiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu şansın olmadığı durumlarda, çocukların bu mahrumiyeti diğer birçok yakın dostlarla telafi edebildiğini söyledi. Tarhan, “Çocuk, anneanne, babaanne yerine geçen kişileri bulabiliyor. Burada anneye, babaya daha fazla sorumluluk düşüyor. Çocuğa, ‘benim annem hayatta olsaydı o evladı ile nasıl ilgilenirdi? Ben telafisi için ne yapabilirim’ diye düşünsünler. Çocuğa anneanne ve babaannenin hatıralarını anlatsınlar, resimlerini göstersinler. İnsanoğlu bazı şeyleri yaşayarak bazı şeyleri hikayeleştirerek öğreniyor. Çocuğun özlemini hikayeleştirirsek, çocuk o annenin anlatılarından hareketle öğrenebilir de. Onu telafi ettirebiliriz. Kur'an-ı Kerim ve diğer kutsal metinlerde yakın ilişkili akrabalık yüceltilir. Bu yakın akrabalara karşı bir görev tarzında, “Sıla-i Rahim” diye geçiyor.  Sıla-i Rahim kültürü merhametin olduğu bir kavram. Bu gibi duygularla biz yakın ilişkileri, yaşantıları, çok rahatlıkla anlatabiliyoruz. Çocuklarımıza bununla ilgili iyi örnekler sunabiliyoruz. Önemli olan çocuğun bu kültürün içinde büyümesidir. Anneanne, babaanne fiziken olmayabilir. Ama çeşitli hatıralarla çocuk onu bir şekilde örnekleme yapabilir ve hikayeleme yoluyla eksiklerini tamamlayabilir.” dedi.


EKONOMİ GÜNDEMİ

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.