Memorial Ankara Hastanesi Psikoloji (klinik) Bölümü’nden Uzman Klinik Psikolog Eda Atay, kaygının doğru yönetilmesi hakkında merak edilenleri paylaştı.
Kaygının aslında hayatta kalma güdümüzün doğal bir parçası olduğunu söyleyen Memorial Ankara Hastanesi Psikoloji (klinik) Bölümü'nden Uzman Klinik Psikolog Eda Atay, ''Organizmamızın savaşma -kaçma tepkisidir, bizi güvende tutmaya yarar. Belirli miktarda ve kontrol edilebilir ise sağlıklıdır hatta koruyucu işlevi bile vardır. Bireyin olası risklere karşı daha dikkatli olmasını, durumu iyi analiz etmesini ve olaylar karşısında doğru şekilde konumlanmasını sağlar. Aynı zamanda motivasyon verici ve harekete geçiricidir. Bunun için kişiye gerekli enerjiyi verir, dikkatini toplamasını ve konuya özenle yoğunlaşmasını sağlar.'' şeklinde konuştu.
''Kaygı sizi değil, siz kaygıyı yönetin''
Psikolog Eda Atay, ''Bazı insanlar kaygıyı daha sık deneyimlerken, bazıları ise daha az yaşar.'' dedi ve şöyle devam etti:
''Travmatik olaylar, sağlık sorunları, kalıtsal faktörler, geçmiş yaşam deneyimleri ve mizaç kaygı deneyimlerimizi etkileyen faktörlerdendir. Geleceğe dair plan yapmamıza ve öngörülü davranmamıza olanak sağlayan kaygının yokluğunda ise kişi mutlak bir huzura kavuşmadığı gibi, olası risklere de açık hale gelir, kontrolünü kaybedebilir ve bu durum sağlıklı değildir.''
''Kaygıya karşı harekete geçin''
Süreci doğru yönetmek adına, düzenli bir hayat yaşamanın ve bunun için bazı rutinler oluşturmanın önemli olduğunun altını çizen Psikolog Eda Atay, ''Bu noktada yatış-kalkış saatlerini belirleyerek kaliteli bir uykuya önem vermek, açık havada yürüyüş yapmak, meditasyona ve nefes sağlayacaktır.'' dedi.
''Aile ve yakın çevre desteği çok önemli''
Anksiyete bozukluğu yaşayan bireylerin yakın çevresinin de bu durumdan yoğun bir şekilde etkilendiğini söyleyen Atay, ''Başına kötü bir şey gelecek ve geçmeyecek şeklinde düşünen birey, bu durumu yaşamamak için kendini geri çekerek hem kendisinin hem de çevresinin hayatını kısıtlama çabası içine girebilir. Bu durum kişinin kaygısını anlayamayan yakınları için yersiz görülebilir ve yeterince anlaşılamayabilir. Kaygı bozukluğu yaşayan kişinin çevresi ile sosyal ilişkilerinin bozulmaması adına yakınlarının hastanın yaşadığı bu durumu kabul etmesi ve elinde olmadığını fark etmesi gerekir. Unutulmamalıdır ki, bizler için kolay olan bazı durumlar, anksiyete bozukluğu yaşayan bireyler için hiç de kolay olmayabilir. Söz konusu kişiye karşı sabırlı olunması ve desteklemesi oldukça önemlidir ancak yardımcı olmak adına tavsiyede bulunmak, baskı yapmak, bireyin yaşadığı durumu hafifletmeye çalışmak ya da aksini ispata çabalamak faydalı olmayacaktır. Bunun yerine bireyi bir uzmandan yardım alması için psikoterapi konusunda yüreklendirmek gerekir.'' ifadesinde bulundu.
www.ekonomigundemi.com.tr