İYİ Parti Edirne Milletvekili Mehmet Akalın, Trakyalı çiftçilerin yaşadığı sorunlara dair TBMM’de basın toplantısı düzenledi.
Türk çiftçisinin özellikle son 5 yıldır sesini yönetenlere duyuramadığını savunan Akalın, “Özellikle 5 yıl dedim. Bunun sebebi şu; partili cumhurbaşkanlığı sisteminden önce çiftçinin sorunları yukarıya gidebiliyordu. Ancak bu sistemden sonra ilişki ters işlemeye, emirler yukarıdan gelmeye başladı. Bu durumda da çiftçinin zenginleşmesinden bahsetmek mümkün olmuyor.” değerlendirmesini yaptı.
Trakya'nın verimli toprakları ile asırlardır birçok medeniyete ev sahipliği yaptığını, tarım ve hayvancılığın merkezi olduğunu söyleyen Akalın, özellikle Edirne'nin tarımsal anlamda ülke ekonomisine büyük katkı sağladığını kaydetti.
“Büyük bir çöküş yaşanıyor”
Sadece Trakya'da değil ülke genelinde tarım ve hayvancılığın kan kaybetmekte olduğunu vurgulayan Akalın, “Büyük bir çöküş yaşanıyor. Bu çöküş sadece tarım ve hayvancılık sektörünü değil diğer sektörleri de etkiliyor.” şeklinde konuştu.
Trakya’da köylerin boşalmasını bölgenin en büyük problemi olarak gören Akalın, hane sayılarının azaldığını, gençlerin yanlış politikalar neticesinde tarım ve hayvancılıkla ilgilenmek istemediğini ekledi.
Tarımla uğraşanların hükümetin yanlış politikalarından dolayı hayatlarını sürdürecek gelir elde edemediğini, bunun sonucunda tarlalarını sattıklarını dile getiren Akalın, arazilerin yatırımcılar tarafından satın alındığına işaret etti.
“İthalat oyununa son verilmeli”
Müdahale alım fiyatı uygulamasına değinen Akalın, “Ürünün para etmeyeceği döneme kadar ithalatta gümrükler sıfırlanıyor. Fiyatlar düştükten sonra da müdahale alım fiyatı açıklanıyor. Örnek olarak, bu yıl Haziran ayına kadar buğdayda gümrükler sıfırdı. İthalatçı sıfır gümrükle buğday getirdi. 3 milyon tona yakın buğday girdi. Dışarıdan gelen buğday yüzünden fiyatlar düşmüş oldu. Çiftçimiz açıklanan fiyatın altında buğdayını satmak zorunda kaldı. Haziran ayından sonra 'gümrük kondu' dendi ama bunun hiçbir faydası olmadı. Dolayısıyla hasat zamanına kadar gümrükler sıfır olmamalı. Bu ithalat oyununa son verilmeli.” şeklinde konuştu.
Desteklerin peşin olarak ödenmesi gerektiğini de belirten Akalın, üretim risklerinin düşürülmesiyle tarımsal üretimin istikrarlı hale dönüşeceğini söyledi.
“Köy okullarının kapatılması Türk tarımına vurulan en büyük darbe”
Trakya'daki buğday, ayçiçek, çeltik ile hayvancılıkta yaşanan sorunları sıralayan Akalın, köy okullarının kapatılmasını ise Türk tarımına vurulan en büyük darbe olarak değerlendirdi.
“Köy okullarını kapatırsanız oradaki gençlerin tarım ve hayvancılıkla uğraşmasını isteyebilir misiniz?” diye soran Akalın, “O yüzden tarım ve hayvancılık yok olma seviyesine gelmiştir. Devlet olarak aklımızı başımıza almamız gerekiyor. Pandemi döneminde, tarımın ne kadar önemli olduğunu söyledik. Ülkelerin aç kalacağını söyledik. Ayçiçeğinde kendimize yeten bir ülkeyken bugün 4 milyar dolar civarında ithalat yapılıyor. Bu geldiğimiz noktayı hazin bir şekilde gösteriyor.” ifadesini kullandı.
Çözüm önerileri
İYİ Parti için tarım ve hayvancılık politikalarının, milli güvenlik politikaları kadar önemli olduğunu vurgulayan Akalın, çözüm önerilerini ise şöyle sıraladı:
“Köye dönüşü ve özellikle gençlerin tarıma dönüşlerini sağlamak için tarımsal üretim karlı hale getirilip teşvik edilmeli ve desteklenmelidir. Meraların satışı ve alan değişiklikleri hemen durdurulmalı ve yeni mera alanlarının yaratılması çalışmaları yapılmalıdır. Meraların sürdürülebilir yönetimi ve rehabilitasyonu için bilimsel çalışmalar yapılmalıdır. Meraların doğal flora ve faunasını koruma ve geliştirme projeleri desteklenmelidir. Köy arazilerinin kullanımı ve yönetimi ile ilgili stratejik planlamalar yapılmalıdır. Köy arazilerinin gelecek nesiller için korunması adına, sürdürülebilir kullanım ilkeleri belirlenmelidir. Köy arazilerinin, köy mukimlerinde kalması için somut çalışmalar yapılmalı, desteklenmeli ve köy dışına yatırım amaçlı satışlar engellenmelidir. Yerli ürünlerin pazarlanması ve markalaşması için stratejiler geliştirilmelidir. Yerli ürünlerin ulusal ve uluslararası pazarlarda rekabet edebilmesi için kalite standartları oluşturulmalı ve bu standartların uygulanması desteklenmelidir. Sınıra yakın bölgelerde arazilerin yabancı ülke vatandaşlarına satışı yasaklanmalıdır. Sınır bölgelerinde tarımsal faaliyetlerin güvenliği için özel önlemler alınmalıdır. Sınır bölgelerindeki çiftçilere, tarımsal üretimlerini sürdürebilmeleri için ek destekler sağlanmalıdır. Tarım ve hayvancılıkta ithalat politikaları terkedilerek yerli ürünlerin satışı tamamlanana kadar ithalat yapılamamalıdır. Taban fiyatları, güncel ekonomik koşullar ve enflasyon oranları hesaplanarak açıklanmalıdır. En önemlisi gerçekçi oranlarda taban fiyatlardan bağımsız olarak tarımsal destekler gözden geçirilmeli, tarımsal üretim destekleri artırılmalıdır. Yerli tohum geliştirilmesi çalışmaları ve uygulamaları artırılmalıdır. Yerel tohum bankaları oluşturularak biyolojik çeşitliliğin korunması ve yerli tohumların kullanımı teşvik edilmelidir. Yerel tohumların değişimi ve dağıtımı için platformlar ve etkinlikler düzenlenmelidir. Köy enstitüleri ve tarımsal eğitim merkezleri kurularak, köylülerin ve genç çiftçilerin mesleki bilgileri artırılmalıdır. Bu merkezlerde verilecek eğitimlerle, sürdürülebilir tarım, hayvancılık ve diğer kırsal kalkınma konularında bilgi ve beceri kazandırılmalıdır. Köy okulları açılmalıdır.”
Öte yandan seçim çalışmaları sırasında karşılaştığı bir olayı anlatan Akalın, “Meriç bizim Yunanistan’la sınırımızdır. Yabancıların buradan mülk alması mümkün olmamalıdır. Seçim gezisi sırasında dışarıdan biri olduğunu düşündüğüm bir kişinin yanına gittim, Türkçe bilmiyor. Mısırlı olduğunu, o araziyi aldığını ve çiftçilik yaptığını söyledi. Yabancı karşıtlığı gibi bir durumum söz konusu değil ancak devletlerin bir kırmızı çizgisi olur. Sınır bizim namusumuzdur. O hatta hiçbir devlet, yabancı uyruklu bir kişiye mülk satmaz. Bu arkadaş bu mülkü nasıl satın aldı? Türk vatandaşı olmayan birinin oradan arazi satın alamaması lazım” dedi.
EKONOMİ GÜNDEMİ