Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Savunma Üniversitesi (MSÜ) Kurmay Subay Mezuniyet Töreni’nde konuştu.
Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Milli Savunma Üniversitemizin bu gurur gününde sizlerle beraber olmanın bahtiyarlığını yaşıyorum. Bugün 54’ü dost ve kardeş ülkelerden gelenler olmak üzere toplam 181 subayımızın mezuniyet sevincine ortak oluyoruz.
Üniversitemizin Harp Enstitüsü’nde 12’nci Dönem Müşterek Komuta ve Kurmay Eğitimi ile Kara, Deniz ve Hava Harp Enstitüleri’nde 6’ncı Dönem Komuta ve Kurmay Eğitimlerini bitiren tüm subaylarımızı gönülden tebrik ediyorum. Her birinizi ayrı ayrı kutluyor, Allah başarılarınızı daim eylesin diyorum.
Silahlı Kuvvetlerimizin farklı kademelerinde üstleneceğiniz tüm görevlerde her birinize rabbimde muvaffakiyetler niyaz ediyorum. Sizlere güveniyoruz. İftihar ve güven kaynağımız olacağınıza inanıyoruz.
Misafir subaylarımıza da kendi ülkelerinde başarılar diliyor, şahsımızın ve milletimizin en kalbi selamlarını halklarına ulaştırmalarını özellikle rica ediyorum.
Türkiye’nin diğer eğitim kurumlarından mezun olan ve fahri elçilerimiz olarak gördüğümüz tüm misafir öğrenciler gibi bu arkadaşlarımızla da gönül bağlarımızı daima koruyacağız.
Türkiye, 2 bin 233 yıllık tarihiyle dünyanın en köklü ordularından birisine sahip olmanın yanı sıra en eski kurmay eğitim sisteminin de temellerini atmış bir ülkedir. Kurmaylık dahil askeri eğitimin tüm aşamalarında gerçekten parmakla gösterilen zengin bir müktesebata sahibiz. Bu güzide çatı altında aldığınız üstün nitelikli eğitimin bundan sonraki meslek hayatınızda sizlere rehberlik edeceğine yürekten inanıyorum.
15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında kurduğumuz Milli Savunma Üniversitemiz, kuruluş misyonunu büyük bir başarıyla yerine getiriyor. Gerek Astsubay Meslek Yüksekokulları ve Harp Okulları gerekse işte bugün burada olduğu gibi Harp Enstitüleri’nde eğitim alan evlatlarımız her açıdan en donanımlı, en iyi şekilde yetişiyor.
Milletimizin köklü değerleriyle birlikte ordumuzun değişen ihtiyaçlarını da karşılayan eğitim sistemiyle üniversitemiz, Silahlı Kuvvetlerimizin farklı kademelerine vazife şuuru yüksek personel kazandırıyor.
Milli Savunma Üniversitemizin, dünyadaki trendlerin ışığında yeni açılımlarla kendini geliştirmesini memnuniyetle takip ediyoruz. Üniversitemizin, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kurmay kadrosunu yetiştiren ocak konumu, zaten izahtan varestedir. Bu vasfına ilaveten üniversitemizin Türkiye’nin askeri stratejik vizyonun şekillendirildiği bir merkez olma yolunda ilerlemesi ayrıca takdire şayandır.
Şu hakikati hepimiz çok iyi biliyoruz: Düşünce, fikir, vizyon olmadan strateji olmaz. Büyük stratejiler olmadan da taktiksel hamleler arzu edilen neticeyi vermez.
Bugüne kadar üniversite idaremize gereken her türlü desteği verdik. Eğitim faaliyetleriyle birlikte stratejik, bilimsel ve kültürel sahada attığı vizyoner adımlarla her zaman üniversitemizin yanında olduk. İnşallah bundan sonra da sizleri desteklemeyi sürdüreceğiz.
Dünya değişirken, Türkiye değişirken ülkemizin karşılaştığı tehditlerin boyutu ve niteliği değişirken askeri eğitim sistemimizin aynı kalması hele hele geriye gitmesi asla tahayyül edilemez. Eğitimden silah ve teçhizata vatan savunmasına dair hiçbir alanda geriye gidişe Allah’ın izniyle müsaade etmeyeceğiz.
Bölgemizin bir müddet daha savaşın yükünü çekmeye devam edeceği anlaşılıyor. Türkiye olarak savaş tüccarları dışında kimseye bir faydası olmayan ve ikili komşumuza da zarar veren bu kan deryasını durdurmak için elimizden geleni yapıyoruz, yapmayı da sürdüreceğiz.
16 bini çocuk, 40 bine yakın masum Filistinli kardeşimiz hayatını kaybetti. Yaklaşık 90 bin masum insan yaralandı. İsrail’in doğrudan sivil yerleşim yerlerini hedef aldığı saldırıları sebebiyle Gazze’nin neredeyse dörtte üçü enkaz yığınına dönüştü.
Savaş hukukuna dair hiçbir ilke, kural ve kırmızı çizgi dikkate alınmadı. Hatta kasıtlı olarak çiğnendi. 7 Ekim’den beri Gazze’de yaşananlar savaş değildir, devletin güvenliğini sağlama mücadelesi değildir. Meşru müdafaa hiç değildir. Gazze’de şahit olduğumuz düpedüz soykırımdır.
İsrail, güvenliğini daha çok toprak işgal etmekte aradıkça Türkiye dahil ülkemizdeki, bölgemizdeki hiçbir ülke kendini yüzde yüz güvende hissedemez. Bu gerçekten hareketle zulme tepkimizi en sert şekilde gösterirken, Gazze’de ateşkesin sağlanması ve kalıcı barışa giden yolun açılması için de yoğun çaba harcıyoruz. Arzumuz, kısa sürede ateşkes ilan edilerek Gazze halkının bir nebze de olsa rahat nefes almasıdır.
NATO’nun Gazze krizini görmezden gelemeyeceğini, bunun sonuçlarının çok ağır olacağını her görüşmemizde vurguladık. Bölgemizdeki krizleri çözüme kavuşturmak için çalışırken vatanımızın ve vatandaşlarımızın güvenliğini de elbette göz ardı etmiyoruz.
Biz 40 yıldır bölücü teröre karşı çetin mücadeleler yürütmüş ve bu uğurda büyük bedeller ödemiş bir ülkeyiz. Kutsal vatan topraklarının tek karışına dahi el uzatılmayacağını bugüne kadar defalarca gösterdik.
Hudutlarımızın içinde bölücü örgüt artık eylem yapamaz hale geldi. Irak ve Suriye sahasında ise örgüt iyice kapana sıkışmış durumda. Askerimizle, polisimizle, jandarmamızla ve istihbaratçılarımızla her yerde enselerindeyiz. Yerli ve milli silah sistemlerimizin de büyük katkısıyla terör örgütüne ciddi darbeler indiriyoruz.
Kuzey Irak’taki Pençe Harekat Bölgesi’nde çok yakında kilidi kapatıyoruz. Suriye’de güney sınırımız boyunca uzanan güvenlik kuşağının eksik halkalarını Suriye’nin toprak bütünlüğü temelinde tamamlayacağız. Irak ve Suriye hattında ülkemize tehdit oluşturacak hiçbir yapıya müsaade etmemekte kararlıyız.
Sadece ele geçirilen silahların türüne ve çeşidine bakmak bile Türkiye’nin nasıl çok uluslu ve çok ortaklı bir terör konsorsiyumu ile mücadele ettiğini ortaya koymaya kafidir. Devlet olarak şu gerçeğin çok net farkındayız: Silahının namlusu Türkiye’ye dönük teröristler sınırlarımızın ötesinde var oldukça biz burada huzurlu olamayız.
Vandallar ve sokak çeteleri üzerinden verilmek istenen mesaj bellidir. Birileri Türkiye’yi farklı isimler vererek maskeledikleri teröristlerle yan yana yaşamaya alıştırmaya çalışmaktadır. Şunun bilinmesini isterim ki biz buna alışmadık, alışmayacağız. Daha öncekiler gibi Allah’ın izniyle bu sinsi planı da yırtıp atacağız. Sabırlı, vicdanlı ve basiretli bir şekilde bu süreci yöneteceğiz. Böl-parçala-yönet planlarıyla yıllarca coğrafyamızın iliğini sömürenlerin aynı senaryoyu tekrar sahnelemesine fırsat vermeyeceğiz.
Kapkara başlayan o gecenin sabasına ülke olarak destan yazmış, demokrasisini kurtarmış, milli iradeye sahip çıkmış bir şekilde uyandık. Canları pahasına karanlık geceyi aydınlık bir sabaha çeviren kahraman şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize şükranlarımı sunuyorum.
15 Temmuz’da Silahlı Kuvvetlerde görev yapan 32 bin 189 subayın 10 bin 468’i yani yüzde 33’ü ordumuzdan atıldı. Kurmay subaylarda durum çok daha vahimdi. Çünkü örgütün 80’li yıllardan itibaren özellikle hedefe koyduğu ve zamanla çöreklendiği yerlerin en başında harp akademileri yani kurmaylık sistemi geliyordu. Bin 886 kurmay subayın bin 524’ü yani yüzde 81’i FETÖ’den ihraç edildi.
Attığımız adımlarla çok kısa sürede FETÖ’nün ordumuzun saflarında açtığı yarayı iyileştirmekle kalmadık birçok alanda daha da ileri gittik. Gardımızı indirmeden, asla rehavete kapılmadan, örgütün tuzaklarına düşmeden inşallah FETÖ’ye karşı mücadelemizi titizlikle sürdüreceğiz.
Peygamber ocağı olarak gördüğümüz kahraman ordumuzu kimsenin vesayetçi heveslerine alet etmesine izin vermeyiz.”
SANAYİ HABER AJANSI
www.ekonomigundemi.com.tr