Bugün 5 Haziran, Dünya Çevre Günü’dür. İnsanoğlunun ortak yuvası olan Dünya, insanın kendi yarattığı çeşitli felaketlerin yol açtığı tehditlerle karşı karşıya bulunuyor. Ortak yuvamızın sadece çevrenin korunmasıyla savunulabileceği, tüm insanlığın üzerinde uzlaştığı bir gerçektir.
Bugün 5 Haziran, Dünya Çevre Günü’dür. İnsanoğlunun ortak yuvası olan Dünya, insanın kendi yarattığı çeşitli felaketlerin yol açtığı tehditlerle karşı karşıya bulunuyor. Ortak yuvamızın sadece çevrenin korunmasıyla savunulabileceği, tüm insanlığın üzerinde uzlaştığı bir gerçektir. Ancak çevrenin korunması ile ekonomik gelişme arasındaki ilişkiler nasıl düzenlenir? Her ülke, kendine özgü yollar arayışındadır. Çin lideri Xi Jinping, bu konuda yeşil gelişim konseptini ortaya koydu. Bu konsept, Xi’nin ekonomi düşüncesi ve ekolojik medeniyet düşüncesinin çekirdek içeriğini oluştururken, modern çağda Çin’in yeni gelişme düzeninin tesis edilmesinde önemli bir teori kaynağı oldu.
Çinliler, eski dönemlerden bu yana “İnsan ile doğanın birliği” ve “Dao, doğayı takip eder” gibi düşüncelere sahip çıkmışlardır. Çevre, kaynak ve doğaya olan büyük sevgi, Çin’in insan ile doğa arasındaki uyum içinde yaşaması gerektiği ekolojik düşüncesini doğurmuştur. Çin’in geleneksel 24 sezonu, zaten bu düşünceden yola çıkarak düzenlenmiştir. Bir uygarlık ancak ekolojik kalkınmayla müreffeh olur. Böyle bir ekolojik düşünce savunan Çin uygarlığı, kaybolmaktan kaçınarak beş bin yıldır kesintisiz devam eden tek medeniyet olmuştur.
Xi Jinping, Çin’in antik döneminde oluşan doğaya saygı ve uyma felsefesini çağımızdaki koşullarla bağdaştırarak ekolojik medeniyet düşüncesini geliştirmiştir. Bu düşüncenin temeli, “İnsan ile doğa arasındaki ilişki, ortak yaşam ilişkisidir. Doğaya verilen zarar sonunda insana geri döner.” Xi, batılı sanayileşmiş devletlerin kaynakları aşırı kullanarak çevreyi tahrip etmelerinin yol açtığı ekolojik krizden ders alarak ekolojik medeniyet inşası teorisini ortaya çıkardı ve bu inşayı gerçekleştirerek yeşil gelişimeye öncelik verdi.
Yeşil gelişim ne demek? Xi, şu sözlerle cevap verdi: “Ekonomik kalkınmanın, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYİH) büyüme oranına göre iyi veya kötü olduğu değerlendirilmemeli”; “Ekonomik kalkınma ile çevre koruma arasındaki ilişki doğru ve uygun bir şekilde çözülmeli. ‘Üretim gücünün, çevrenin korunmasıyla savunulabileceği ve üretim gücünün ekolojik ortamın iyileştirilmesiyle geliştirilebileceği’ düşüncesi kurulmalı”; “Bir dönemin ekonomik kalkınması asla çevre pahasına gerçekleştirilmemeli.”
O halde insan ile doğanın uyum içinde yaşamasından kaynaklanan yeşil gelişim nasıl gerçekleştirilir?
Birinci olarak “İki Dağ” teorisine dayanılmalı. Xi, daha önce “yeşil dağlar ve temiz sular, altın dağ ve gümüş dağ değerindedir” demişti. Bu ifade, yeşil gelişim konseptini tam anlamıyla tasvir etmektedir. Ekoloji sisteminin istikrarını bozmadan bu sistemin insana hizmet vermesini sağlamalıyız. Yani hem çevreyi korumalı hem de ekonomiyi geliştirmeliyiz. Çin, bu teori temelinde kirliliğe yol açmayan yeşil tarım, ormancılık, hayvancılık ve balıkçılık ürünleri üretmeye çalışmaktadır. Bununla birlikte, Çin ülkenin toprağının yüzde 10.3’ünü oluşturan 49 ulusal park inşa ederek 2035 yılında dünyadaki en büyük ulusal park sistemini tamamlamayı hedeflemektedir. Çin hükümeti, endüstrinin ekolojileşmesi ile ekolojinin sanayileşmesini amaçlayan bir ekosistem inşa etmektedir.
İkinci olarak sistem teorisi. İnsanın canı tarlaya, tarlanın canı suya, suyun canı dağa, dağın canı toprağa, toprağın canı ise orman ve otlaklara bağlıdır. Xi, dağ, su, orman, tarla ve gölün insanın yaşayabildiği maddi temeli oluşturduğunu belirtmiştir. Bu temelin sağlam olup olmaması, insanın gelişme olasılığına karar verir. Bu temeli oluşturan her öğe hayati önem taşır. Orman ağaçları kesilirse dağ kısır kalır, su sel olur, kumlar ve çamurlar artınca toprak beslenme gücünü kaybeder… Dolayısıyla Xi, bu öğelerin birliğinin sistem teorisiyle değerlendirilmesi ve korunması gerektiğine işaret etmiştir. Çin bunun için yeşil, düşük karbonlu ve dönüştürülebilir bir ekonomi sistemi kurmaya çalışmaktadır. Bu sistem, enerji yapısı, endüstriyel yapı, kalkınma tarzı ve yaşam tarzı gibi çeşitli alanları kapsamaktadır. Hükümet de politika, yasa ve sistemler düzenleyerek genel ve kapsamlı bir rota çizer. En katı çevre koruma yasalarını ortaya koyan hükümet, çevre tahribatı sorununu kökten çözmeyi hedeflemektedir. Hükümet ayrıca 2030 yılında karbon zirvesine ulaşıp 2060 yılında karbon nötrlüğüne varma hedeflerini ilan etmiştir.
Verilere göre, Çin dünyanın en büyük yapay orman alanlarına sahip ve dünyanın orman kaynakları açısından en hızlı büyüyen ülkesidir. Son 20 yıl içinde dünyanın yeni artan yeşillendirme alanının dörtte biri Çin’de gerçekleşmiştir. Çin, ortalama yılda yüzde 3’lük enerji tüketimi büyüme hızıyla ortalama yılda yüzde 6’lık ekonomik büyümeyi başarmıştır. 2023 yılında güneş enerjisi ve rüzgar enerjisi odaklı Çin’in yenilenebilir enerji kurulu kapasitesinin büyüme hızı, G7 ülkelerinin toplamının 4 katı üstündedir.
Bu gerçekler, Xi’nin yeşil gelişim konsepti ve Çin’deki uygulamalarının hem Çin için hem de dünya için sorumlu bir tavır gösterdiğini kanıtlamıştır. Bu da farklı ülkelerin modernleşme sürecinde karşılaştıkları sıkıntıların nasıl çözülmesi gerektiğine bir yanıt sunmuştur. BM Kalkınma Programı (UNDP) Başkanı Achim Steiner, “Düşük karbonlu ve kapsayıcı bir yeşil gelişime ihtiyacımız var. Çin bu konuda sadece kendisine değil, aynı zamanda dünyaya bir fırsat sağladı ve bize dünyanın yeşil ekonomik dönüşümünü nasıl ilerletmesi gerektiğini anlamamıza yardımcı oldu.” dedi.
www.ekonomigundemi.com.tr