DEREN KOCAMANOĞLU-01.10.2023-HİBYA- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) 28. Dönem 2. Yasama Yılı Açılış Toplantısı’nda konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Aziz milletim, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 28. Dönem 2. Yasama Yılı’nın milletvekillerimizle özellikle ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Sözlerimin hemen başında 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinde iradelerini sandığa özgürce yansıtarak demokrasimizin gücüne güç katan tüm vatandaşlarıma tekrar teşekkür ediyorum. Bu vesileyle milli iradenin temsilcisi olarak meclisteki yerlerini alan 28. Dönem milletvekillerimizi bir kez daha tebrik ediyorum.
Meclisimizin faaliyete geçtiği 23 Nisan 1920’den günümüze kadar bu yüce çatı altında ülkemize hizmet eden milletvekillerimizin her birine ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum. Meclisimizde görev yapmış milletvekillerimizden vefat edenlere Mevla’dan rahmet niyaz ediyorum.
Büyük Millet Meclisimizin ilk başkanı, milli iradenin özellikle ilk kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmetle anıyorum. Hangi ünvanla olursa olsun Türkiye’nin gelişmesi, büyümesi, güçlenmesi için emek veren, ter döken herkese milletim adına teşekkür ediyorum.
Vatan topraklarının müdafaası, milletimizin birliği, ülkemizin bütünlüğü, devletimizin bekası uğrunda bin yıldır canları pahasına mücadele eden şehitlerimizi ve gazilerimizi tazimle yad ediyorum.
Meclisimizin her açılışında 103 yıl önceki heyecanı tekrar yaşıyoruz. Yeni yasama yılında teklifleriyle, muvafık, muhalif görüşleriyle temsilcisi oldukları milletle olan yakın irtibatlarıyla, milli iradenin üstünlüğü ilkesine bağlılıklarıyla bu çatı altında ülkemize, milletimize, şehirlerimize hizmet verecek, katkı verecek tüm milletvekillerimize başarılar diliyorum.
Elbette her ülkenin meclisi, kendi tarihi, kültürü, istiklali, bekası için önemlidir. Ancak Türkiye Büyük Millet Meclisimizin ilki Milli Mücadele, ikincisi 15 Temmuz’da olmak üzere iki defa gazilik payesiyle şereflenmiş. Darbelerden cuntalara nice badireleri atlatarak dimdik ayakta kalmış. Vesayetin tüm baskılarına rağmen daima milletin safında yer almayı başarmış bir kurum olarak tüm parlamentolar içinde özel bir yere sahip bulunduğuna inanıyorum.
Kimsesizlerin kimsesi olarak tahayyül edilen Cumhuriyetimizin inşallah bu vasfına tam manasıyla Türkiye Yüzyılı’nda kavuşacaktır.
Maziden atiye kurduğumuz köprüyü ne kadar sağlam tutarsak, Türkiye Yüzyılı vizyonumuzu hayata geçirme azmimiz de o kadar güçlü olacaktır. Bunun için tonyekün millet ve onun temsilcileri olarak farklılıklarımızı zenginlik haline dönüştürerek ortak hedeflerimize sıkı sıkıya sarılmalıyız. Geçtiğimiz 21 yılda ülkemizin kalkınma ve demokrasi altyapısını eksiklerini tamamlayarak bu doğrultuda atılacak daha büyük adımların zeminini hazırladık. Hamd olsun Meclisimizin kapısına kilit vurulduğunu, milletvekillerinin istiskale maruz bırakıldığı, başbakanların ve bakanların idam sehpasına gönderildiği, vesayetin milli iradeyi hiçe saydığı dönemler geride kalmıştır. Meclisimiz ve milletimizle omuz omuza vererek, hep birlikte yazdığımız 15 Temmuz destanı bu bakımdan bir dönüm noktasıdır.
Şimdi önümüzde yeni bir görev ve yeni bir fırsat var. Bu da ülkemizi Cumhuriyetin ilk yıllarının ardından tekrar yeni ve sivil bir anayasaya kavuşturmaktır.
Türkiye’yi 12 Eylül’de darbe yönetiminin 41 yıl önce milletimizin sırtına sardığı mevcut anayasa kamburundan kurtarmak hepimizin en öncelikli sorumluluğudur. 41 yıllık tarihinde uğradığı irili, ufaklı 20’den fazla değişiklikle adeta yamalı bohçaya dönen bu anayasanın 2023’ün Türkiye’sini taşıyamadığı açıktır. Bu gerçeğe ekonomiden diplomasiye, adaletten hak ve özgürlüklere çok geniş bir yelpazede farklı vesilelerle şahit oluyoruz. Esasen yeni anayasa meselesi 10 seneyi aşkın süredir ülkemizin ve Meclisimizin gündemindedir. Hatta yarım kalmış olsa da bu doğrultuda atılan kimi adımlar oldu.
Her Anayasanın ayrı bir hikayesi vardır. Türkiye 1921, 1924,1961,1982 Anayasalarıyla dönemlerinin olağanüstü şartları içinde tanıştı. Bugün ülkemizin şartlarının ilk defa demokratik sistemin kendi tabi işleyişi içinde bir anayasayı hazırlamayı ve milletin takdirine sunmaya uygun olduğuna inanıyorum. Türk demokrasisinin ulaştığı olgunluk seviyesi Anayasa meselesinde 27 Mayıs 1960 darbesiyle başlayan kötü geleneği tamamen sona erdirmeye fazlasıyla yeterlidir. Elbette anayasanın başarısı her siyasi partinin, her toplumsal kesimin, her bireyin kendini içinde bulacağı ve ‘benim’ diyerek sahiplenici, kapsayıcı bir metin olmasıyla orantılıdır. Devletin ve milletin ortak geçmişini ve ortak geleceğini kuşatmayan bir Anayasa ülkeye fayda getirmez. Cumhurbaşkanı olarak şahsım ve Cumhur İttifakı partileri olarak, grubu olsun olmasın tüm partileri, tüm milletvekillerini, tüm toplum kesimleri bu konuda sözü ve teklifi olan herkesi, yapıcı bir anlayışla yeni Anayasa çağrımıza katılmaya davet ediyoruz.
Anayasa metninin kısa veya uzun olacağı, hangi konuları içerip hangilerini alt düzenlemeler bırakacağı, milletin her bir ferdinin ortak manifestosu niteliğini nasıl taşıyacağı bütün bunların tamamını hep birlikte konuşup, tartışıp kararlaştırabiliriz. Yeter ki meseleye ülkenin ve milletin temel değerlerin, kırmızı çizgilerine, Türkiye Yüzyılı hedefimize uygun şekilde hüsnüniyetle ve uzlaşmaya açık şekilde yaklaşabilelim. Bunu başardığımızda diğer tüm konuların üstesinden geleceğimizden asla şüphe duymuyorum. Türkiye, milletimizin hayali olan böyle bir anayasayı hak ediyor.
Biz de diyoruz ki bu özlemi daha fazla geciktirmeyelim. Cumhuriyetimizin 100. Yılını yeni Anayasayla taçlandıralım. Hatta bu vesileyle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk döneminde tecrübelerin ışığında ortaya çıkan iyileştirme ihtiyacını da yeni anayasa çalışmaları kapsamında değerlendirebileceğimizi ifade etmek istiyorum. Böylece yeni anayasayla birlikte yönetim sistemi tartışmalarını ilanihaye sona erdirme imkanı bulacağız.
Toplumlar sadece ortak zaferlerle değil, ortak acılarla da yoğurularak millet olur, devlet olur. Türkiye 6 Şubat’ta işte böyle bir ortak acıyla güne uyandı. Ülkemizin 11 şehrindeki 14 milyon insanı etkileyen 50 binin üzerinde can kaybına ve 850 bin bağımsız birimin kullanılamaz hale gelmesine yol açana bu deprem, yakın tarihimizin en büyük felaketlerinden biridir.
Bu yılki ek bütçeyle bölgeye 762 milyar lira tahsis etmiştik. 2024’te bu rakam 1 triyon lirayı geçecek. Eylülün ilk haftası açıkladığımız, Orta Vadeli Program’daki önceliklerimizin başında da deprem bölgesindeki yaraların sarılması yer alıyor. Depremin ülkemize toplam maliyetinin 105 milyar doları bulacağı hesaplanıyor. Böyle bir meblağ gelişmiş ülkeler dahil tüm ekonomiler için çok büyük bir yüktür. Üstelik Türkiye diğer alanlarla birlikte ekonomide de ciddi mücadeleler yürüten bir ülkedir. Ülkemize yönelik her saldırının bir tarafında ekonomik hesaplar bulunuyor.
Dünya genelinde enflasyon son 60-70 yılın en yüksek seviyelerine ulaştı. Gıdadan enerjiye, ticaretten istihdama kadar her alanda ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Gelişmiş ülkeler dahil hemen hiç kimse önünü net bir şekilde göremiyor. Türkiye olarak biz de ister istemez bu olumsuzluklardan etkileniyoruz.
Asırlık hayalimiz, Türkiye Yüzyılı’nı diğer alanlardaki hedeflerimizle birlikte gerçekleştirmeden durmayacağız, duraksamayacağız. Küresel ekonominin geleceğine ilişkin endişelerin arttığı bir dönemde biz sadece umudumuzu korumakla kalmıyor, istihdamdan ihracata her başlıkta artan tempomuzla iddialarımızı somut çıktılara dönüştürüyoruz.
Ülkemize 40 yıldır çok ağır insani ve ekonomik bedeller ödeten bölücü terör meselesini sınırlarımız içinde büyük ölçüde çözdük. Terör örgütünün sınırlarımız dışındaki varlığını da ortadan kaldırarak emperyalistlerin bölge halkının başına musallat ettiği bu belayı ülkemiz için bir tehdit kaynağı olmaktan tamamen çıkartmak istiyoruz.
Son yıllarda elde ettiğimiz tarihi, siyasi ve askeri başarıları yeni kazanımlarla daha da ileriye taşımak için hazırlıklarımızı yapıyoruz. İçerde ve dışarda son terörist de bertaraf edilene kadar mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Terör örgütünün siyaseti yönlendirmesi ve ülkemizin kutlu yürüyüşünü engellemesine müsaade etmeyeceğiz.
Bu sabah emniyet birimlerimizin vakitli müdahalesi neticesinde 2 caninin etkisiz hale getirildiği eylem terörün son çırpınışlarıdır. Vatandaşın huzuruna ve güvenliğine kast eden alçaklar emellerine ulaşamamıştır, asla da ulaşamayacaktır.
Olaya müdahale esnasında yaralanan polislerimize Allah’tan acil şifalar diliyor, Ankaralı kardeşlerimize geçmiş olsun temennilerimi iletiyorum.
Bu ülkede bir daha asla FETÖ, yeniden dirilemeyeceği gibi benzer örgütlerin de yeni ihanetler sergileyebilmesi mümkün değildir. Ne devletimiz, ne milletimiz ne de siyaset kurumu böyle bir durumun ortaya çıkmasına izin vermeyecektir. Operasyonlarımız neticesinde adeta can çekişen terör örgütlerine siyasi hesaplarla moral aşılamanın vebali çok ağır olacaktır. Özellikle sanat öne sürülerek mili iradeye kast edenlerin propagandasının yapılmasını kabul edemeyiz. Kültür sanat gibi insani yücelten ortak değerlerin insanlık ve demokrasi düşmanlarının istismar alanı haline dönüşmesine sorumluluk makamında olan bizlerin karşı çıkması hayati öneme sahiptir.
Türkiye olarak 60 yıldır kapısında bekletildiğimiz Avrupa Birliği’nden herhangi bir beklentimiz yok. Şayet bize karşı örtülü bir yaptırım gibi kullandıkları vize dayatması başta olmak üzere haksızlıklarından geri dönerlerse kendi yanlışlarını düzeltmiş olurlar. Yapmazlarsa siyasi, sosyal, ekonomik ve askeri olarak bizden herhangi bir beklentiye girme hakkını tümüyle kaybederler.
Karşımızdaki tablo, Avrupa’daki muhataplarımızın Türkiye’nin istiklali ve istikbali uğrunda ödediği bedellere en küçük bir saygılarının kalmadığının işaretidir.
Bize bir adım gelene biz koşarak gideriz. Yeter ki Türkiye’nin egemenlik haklarına büyük bedeller ödeyerek elde ettiği kazanımlarına kırmızı çizgilerine, birlikte kazanma ilkesine saygı duyulsun. Bunları sağladığımızda hiç kimseyle konuşmayacak, müzakere edemeyecek, anlaşamayacak hiçbir meselemiz yoktur.
Meclisimizin yeni yasama yılının yeni bir iş birliği ruhuna kapı aralamasını ümit ediyorum. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum. Bu duygularla bir kez daha Türkiye Büyük Millet Meclisimizin 28. Dönem 2. Yasama Yılı’nın hayırlı olmasını diliyor, milletvekillerimize yeni yasama yılında Mevla’dan başarılar temenni ediyorum. Türkiye Yüzyılı’nı inşa etmek mücadelemize vereceğiniz destekler için her birinize şimdiden teşekkür ediyorum. Kalın sağlıcakla.”
SANAYİ HABER AJANSI
EKONOMİ GÜNDEMİ