Ankara, 15 Kasım (Hibya) – AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin Merkez Yürütme Kurulu toplantısının ardından açıklama yaptı.
Çelik'in konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Teşkilatlarımız bizim göz bebeğimizdir. Bütün teşkilatlarımıza bir kere daha teşekkür ediyoruz. Cumhurbaşkanımızın etrafımızdaki gelişmeleri de değerlendirerek iç cepheyi güçlendirmek çağrıları çerçevesinde bütün kongrelerimizde bu mesajın verilmesidir; iç cephenin güçlendirilmesi mesajı. Bu kongrelerimizi demokrasi şöleni havasında gerçekleştirmektir.
Bu takvim bittikten sonra net bir şekilde il kongrelerimiz söz konusu olacak. Cumhurbaşkanımız 30'a yakın il kongresine katılabilir. Takvimi çok yoğun cumhurbaşkanımızın. Muhtemelen Ramazan sonundaki günlerde, il kongrelerimizle ilgili takvimin ne olacağı teşkilat başkanımız Erkan Bey tarafından MKYK'mıza ve genel başkanımıza arz edilecek.
Erkan Bey şimdiye kadar yaptığımız kongrelerle ilgili ayrıntılı bilgi verdiler. Kadın ve gençlik kollarımızın kongreleri söz konusu. Bütün MYK, MKYK, Bakanlar Kurulu, kabine üyelerimiz ve bütün arkadaşlarımız bu kongrelere yoğun bir şekilde katılacaklardır.
Geçtiğimiz gün Ahıska Türkü kardeşlerimizin sürgünde yaşadıkları acının yıl dönümüydü. Bir kere daha Allah'tan rahmet diliyoruz. Genel başkanımızın, Cumhurbaşkanımızın Ahıska Türklerine yoğun ilgisi var. Ahıska Türkü kardeşlerimizin her zaman yanında olmaya devam edeceğiz.
Geçtiğimiz haftalarda muhalefet tarafından yoğun şekilde Cumhur İttifakı içerisinde çatlaklar, ayrılıklar vs. üzerine çok sayıda açıklama yapıldı. Bunlar bizim gündemimizi teşkil etmiyor. Bizim siyasi ajandamızda böyle bir gündemin yeri yok.
Esas olarak muhalefet partisi içinde hiziplerin çatışmasını yoğun bir şekilde görüyoruz. Cumhur İttifakı oluşturan ilkelere sadakatle, hedeflere doğru kararlı şekilde yürüyerek Türkiye Yüzyılı hedeflerine yürüyecek şekilde çalışmalarını yürütüyor.
O sebeple Cumhur İttifakı sadece genel düzeyde sadece üst kurumsal düzeyde işleyen bir ittifak değil; sosyolojik olarak ilçe, belde, köylerde bu iradesini vatandaşımızı buluşturmuş bir ittifaktır. Önümüzdeki günlerde Cumhur İttifakı'nın daha da güçlenerek yola devam edeceği kararlılığımız kesin.
Bugün KKTC'nin ilan edilişinin 41. yılı. 41 kere maşallah diyelim. Bu dönem içerisinde çok yoğun mücadeleler verildi. Görüldüğü gibi bütün bu mücadeleler içerisinde KKTC egemen bir devlet olarak milletimizin göz bebeği, kardeş bir devlet olarak bir sürü badireleri atlatarak yoluna devam ediyor.
Rum-Yunan ikilisinin dışlama faaliyetleri, tuzaklara rağmen KKTC bölgede istikrarın temsilcisi ve egemen bir devlet olarak varlığını devam ettiriyor. Bu gün Rum kesiminin içine girdiği ilişki trafiğine dikkat edildiği zaman KKTC'nin bölge barışı açısından ne kadar kritik olduğu görülmektedir.
Bütün MYK, MKYK toplantılarında ilk gündemimiz Gazze'dir. Netanyahu şebekesinin üyelerinin Batı Şeria'yı da ilhaktan bahsetmeleri bu cinayet şebekesinin bölgede daha büyük katliam, soykırım ve istikrarsızlıklara imza atmanın beyanıdır.
Bu toplantıyı gerçekleştirirken bile Lübnan'a dönük saldırılar, Suriye ve İran'a yönelik tehditler devam ediyor. BM düzeninin tamamına saldıran, uluslararası hukukun tamamına saldıran, insanlık cephesinin tamamına saldıran bir şebekeyle karşı karşıyayız. Çılgın, gözü dönmüş katliam şebekesiyle karşı karşıya olduğumuz net bir şekilde görülüyor.
Kimisi tarihin tozlu raflarında kalmış tozlu mitolojiler, dini bir takım istismarın üzerinden teopolitik bir politika kurarak bütün dinleri, insanları tehdit eden bir şebeke ile karşı karşıya olduğumuz görülüyor. Gazze insanlık cephesinin, uluslararası hukukun tamamıdır.
Gazze'yi savunmadan bunların savunulması söz konusu olmayacaktır. Bu soykırımın durdurulması konusunda son derece somut adımlar atılması gerekir. Türkiye'nin İsrail'e silah verilmemesi çağrısının yerine getirilmesi İsrail'in katliam yapmasını engelleyecektir.
Bütün bu yoğunluk içerisinde Türkiye dünyanın bütün coğrafyalarını, birlikteliklerini tutma konusunda iradeye sahip. Cumhurbaşkanımızın trafiği bile tek başına bütün dünyadaki ana hatları Türkiye'nin nasıl tuttuğunu net bir şekilde göstermektedir.
Brics toplantısı sonrasında muhalefetin yaptığı spekülasyonlar oldu. Muhalefetin şimdiye kadar kazanımlar tehlikeye atılıyor, Türkiye yön değiştiriliyor gibi yaklaşımları, kes kopyala yapıştır yöntemleriyle yapılıyor. Bu Türkiye'nin bir zamanlar dışarıdan gelen talimatlara kendisini kapattığı zamanda iktidarımız döneminde kampanya başlatmışlar 'Türkiye eksen kayması yaşıyor' demişlerdi.
Örneğin İran'la nükleer anlaşma bir türlü nükleer anlaşma gerçekleştiremediğinde, Türkiye, Brezilya ile ortak inisiyatif alıp İran'a tarihi imzayı attırdığında, ki o imza İran'ın devrimden sonra ilk uluslararası anlaşmaya attığı imzadır. O da Brezilya Türkiye işbirliğiyle gerçekleşmişti.
O zaman da 'eksen kayması var' denmişti. Arap baharı söz konusu olduğunda Türkiye, Suriye başta olmak üzere diğer ülkelere 'Büyük bir dalga geliyor, bunun tarihsel derinliğini görmek lazım, birtakım reformlarla yönetmek gerekir' diye ilişkiler kurduğunda o zaman da 'Türkiye eksen kayması yaşıyor' diyorlardı.
Burada kasıt, kendilerinin kararına uymadığı zaman Türkiye, egemen bir devlet olarak bu politikayı uyguladığında Türkiye'nin önüne eksen kayması lafını getiriyorlardı.
Türkiye dünyanın bütün platformlarında olmayı arzu eden bir dış politika yürütüyor. Balkanlar, Brics, Avrupa, Türk Devletleri Teşkilatı neredeyse 1 ay içinde Cumhurbaşkanımızın katıldığı toplantılardır.
Türkiye'nin söyleyecek sözünün olduğunu gösteren yaklaşımlar. Muhalefetin 'Türkiye birikimlerini kaybediyor' demek slogana dönüşmüş sözlerin dış politikada karşılığı yok. Küresel güneyin talepleri çeşitli devlet başkanlarının kapsamlı değerlendirmeleri vardı.
Biz küresel güneyiz diyen ülkeler barış istiyor, tek taraflı dayatmalara karşı çıkıyorlar. Koskoca küresel güney ülkelerinin bu sözünü bir NATO üyesi olarak tabii ki önemlidir.
Türkiye'nin tabii ki söyleyecek sözü vardır ve her platformda olacaktır. Batılı bazı odaklar tarafından üretilen eksen kayması gibisinden bir ifade çerçevesinde ele alınması nasıl bir dış politika vizyonsuzluğunu net gösteren tutumdur. Azerbaycan'da düzenlenen iklim zirvesi son derece önemlidir.
Şöyle bir adaletsizlik söz konusu oluyor; gelişmiş ülkelerin dünyayı kirleten tutumları karşısında asıl tedbiri alması gereken onlar iken, kendilerinin alması gereken tedbir kadar gelişmekte olan ve fakir ülkeleri de tedbir almak çerçevesine sokmaya, kendilerinin mali mükellefiyetlerini onlarla eşit tutmak gibi adaletsiz bir yaklaşım sergiliyorlar.
Bugün iklim konusunda herkesin sorumluluğu vardır. Dünyada iklim dengesini asıl bozanların hem bütçe hem de sorumluluk açısından öncü olmaları gerekir.
Türkiye'nin bu konuda tezleri sayın Cumhurbaşkanımız tarafından dillendirildi. Emine Erdoğan hanımefendinin liderlik ettiği 'Sıfır Atık' projemiz artık BM projesi haline gelmiştir.
Dünyanın çeşitli ülkelerine ilham kaynağı olmuştur. Emine Erdoğan hanımefendinin ortaya koyduğu sözlerin küresel mekanizma haline gelmiş olması Türkiye'nin öncülüğünü gösteren net mesajlardan bir tanesidir.
Türk Devletleri Teşkilatı artık ortak alfabeye geçti. Türk Devletleri Teşkilatı mensup ülkeler içerisinde ortak merkez bankaları arasında komite kurulması, dijital ve uzayla ilgili çalışmaları, KKTC'nin bu platformda yerini alması dünyaya verilmiş bir mesajdır.
KKTC'nin o platformda bulunmasından AB yüksek temsilcisinin rahatsız olması. Bunun KKTC'nin tanınmasına yönelik girişim olduğunu söyleyerek, sadece Rum kesimini devlet gibi gösterip, söz söylemesidir. Sınır sorunu olan, iç entegrasyonunu sağlamamış bir ülkeyi Güney Kıbrıs'ın Kıbrıs'ın tamamında temsil hakkı vardır diyerek AB'ye alanlar esas sorumludur.
Bu başlı başına bir vizyonsuzluktur. AB temsilcisinin görevi bu değildir. Temsilcinin bu sözü AB'nin bu meseleleri yönetmek konusundaki vizyonsuzluğun yeni bir örneği olarak ortaya gelmiştir.
Kıbrıs Türküyle dayanışma içinde olan, KKTC'nin hak ettiği saygıyı gösteren Türk devletlerinin yönetimleri ve halklarına şükranlarımızı sunuyoruz.
Sorular ve yanıtlar
CHP Genel Başkanı sayın Özel yerel seçimlerden sonra yaptığı hatayı ısrarla sürdürmeye çalışıyor. Kendisini bu konuda uyarmıştık. Şöyle bir cümle kullanıyorlardı, merkezi iktidar, yerel iktidar. Türkiye'de çift iktidar var, Türkiye'deki kamu düzeni iki parçaya ayrılmış ya da kamu düzeni paralel oluşumlarla yönetiliyor gibisinden yaklaşım sergiliyordu.
Genel seçim iktidarı belirliyor, yerel seçim de belediye hizmetlerini belirliyor. Hepimizin sicil amiri vatandaşımızdır. Bizim ortaya koyduğumuz argümanların geçerliliği vatandaşımızın yetki ve yasalar çerçevesinde sözkonusudur. Türkiye'de yasaya tabi olmayan, kamu düzeninin, kamu idaresinin parçası bir mekanizma düşünülemez.
Bu denetimler konusunda eleştiriler getirilip, hatta maalesef burada namussuzca bir siyasi talimat diyor sayın Özel. Hiç yakışık almayan sözdür. Bu siyasi namus meselesini önceki genel başkanları da çok sık kullanırdı.
Biz de bunu çok sık kullanılmaması gerektiğini ve birtakım sonuçlar doğuracağını söylemiştik. Yine namus kelimesi kullanarak bütün belediyelere kefil olduğunu ifade etmesi gibi. Bu kelimeler değerli kelimeler, gündelik polemikler içerisinde bir siyasi alfabe yetersizliği, siyasi gramer bilgisizliği ile alalade kullanmamak lazım.
Siyasi namus kavramı yüksek nitelikli kavramlardır. Burada sürekli siyasi talimattan bahsediliyor. Denetleme mekanizmaları niye çalıştırıldı diye noktaya getiriliyor. İstediğiniz şeyi denetleyin diyorlar ve denetlemenin niteliğini düşürmek için suçlama getiriyorlar. Bu kelimeleri kendilerine aynen iade ediyoruz.
Ana muhalefetin genel başkanına yakışmayan bir dildir. Alalade, bayağı kavgada bile kullanılmayacak dildir. Bir siyasi gramer bilgisizliği olduğu net bir şekilde görülüyor. İkinci nokta şu anda görebildiğimiz kadarıyla 3-4 parça halinde CHP yönetiliyor. 6'lı masanın parti içinde içselleştirilmiş gibi bir hal var.
CHP'nin görüşünü anlamak için minimum 4 yere bakmanız gerekiyro. Maalesef CHP yönetimi siyasi cari açığı kapatmak için AK Parti'ye ve Cumhur İttifakı'na karşı hakaretamiz duruma giriyorlar, hakimleri, savcıları, müfettişleri tehdit ediyorlar.
Belediye başkanlarından bile 'denetime açığız' gibi sözler gelirken bunu CHP Genel Başkanın başka bir siyasi kavganın parçası haline getirmesi siyasi yetersizliktir.
Siyaset üretimindeki cari açık, siyaset üslupsuzluğu ile kapatılamaz. Biz bu hakaretlerin hepsine cevap verecek imkana, kabiliyetine sahibiz. Buradan siyasi kavga çıkarmak istiyorlarsa, hukuk içerisinde temiz bir dille ve vatandaşımızın hukukunu savunmak için her türlü mücadeleye gireriz.
Siz genel iktidarsınız biz yerel iktidarız, bizi denetleyemezsiniz diye bir şey yok. Türkiye'de bir tane yasal düzen var. Kendi kendilerine böyle bir psikolojinin içine soktukları için siyaseten son derece sakıncalı, siyasi bilinçsizlikle malül savunmanın içine giriyorlar.
Denetim için AK Parti, Cumhur İttifakı belediyeleri ve onlar için de geçerlidir. Kendisi iktidar olmadığı halde muhalefet partisinin lideri olduğu halde her gün talimat veriyorum diye onlarca cümle kuruyor. Hepimizin sicil amiri vatandaştır. Gündem olan her şey denetlenir, vatandaşın önüne konulur.
Yasaların ne yapacağı net bir şekilde açıktır. Vatandaşa dönük hizmetin kendisini tartışmıyoruz. Hangi partiye ait olursa olsun yolsuzluk, israf sözkonusu ise bunlarla ilgili meseleleri tartışıyoruz.”
SGK'ya borçlar katlanarak artıyor. Bunu ödememe gibisinden bir tutum siyaset değil. Böyle bir hak kamu düzenimizde yok. Nihayetinde bunun ödenmesi de SGK'dan faydalanan vatandaşlarımızın hakkı.
SGK'nın da hizmet yaptığı vatandaşlarımız var. Bunlar son derece basit, temel ilkeler. Kamu düzeninin işlemesinden kimsenin rahatsız olmaması gerekir. Siyasi mücadeleyi yaparız, siyasi idrak ve bilinç problemi net şekilde gösteren çirkinliğe karşı bu mücadeleyi vermesini çok iyi bilen bir siyasi kadroyuz.
Burada durduğumuz yer herşeyin açıklıkla ortaya çıkmasıdır. Belediyenin ürettiği hizmet de SGK'nın yaptığı hizmet de vatandaşın hakkıdır. Kamu düzeni işleyecek herkes de buna saygı duyacaktır.
ABD'deki başkanlık seçimleri
ABD'de net bir tablo ortaya çıktı. Senato, kongre, seçim sonuçları, alınan oy, delege bütün bunlarda net bir şekilde Trump'ın, Cumhuriyetçilerin zaferi sözkonusu oldu. Yakından takip ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın kabinede bir talimat sözkonusudur.
Bütün kabine üyelerimiz kendi alanlarıyla ilgili olarak Trump yönetiminin işbaşına başlamasıyla birlikte Türkiye'nin hangi dosya alanında ne şekilde ilerleyeceğini çıkaracaklardır. Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı böyledir. Biz hangi yönetim gelirse onunla çalışmaya dönük olarak eylem planlarımız, simülasyonlarımız hazır demiştik. Sayın Cumhurbaşkanımızın yol haritasıyla da güvenlikten dış ticarete, askeri konulardan dış politikalara konuları, Rusya-Ukrayna savaşı Gazze'ye kadar ilgili bakanlıklar yol haritalarını hazırlıyorlar.
Bahsettiğiniz atamalarla ilgili olarak bazı şahısların Türkiye'nin dış politikaları, sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili birtakım olumsuz beyanlarının olduğunu biliyoruz. Birtakım analizler çerçevesinde bahsettiğim temel alanlarda olumsuz tutum izleyeceği ifade ediiyor.
Tabii ki bunları dikkatle izliyoruz. Şöyle bir tecrübemiz de var. Bu tip seçimlerden sonra ortaya çıkacak kabineleri, tek tek kişilerin sözleri üzerinden değerlendirmek her zaman doğru olmayabiliyor. Doğru olduğu zamanlar var doğru olmadığı zamanlar var. Karşınızdaki kabine bütünlüklü olarak çalışıyor. Geçmiş hayatında olumlu sözler söyleyip de göreve gelince olumsuz yollar alabildiğimiz kimseler de oldu.
Atacak adımlarını görmemiz lazım. Örneğin savaşın bitirilmesinden bahsediliyordu. Umarımız ki burada hakkaniyetli bir tutum sergilenerek bu meselelerin çözümü konusunda adım atılır. Başkan Trump tanımadığımız birisi değil. Cumhurbaşkanımızın geçmişteki dönemde pek çok safhada hukuku oldu. Yeni dönemde hangi noktalardaki tıkanıkların nasıl giderileceği konusunda eylem planımız hazırdır.
Katar devletinin Hamas'ın oradaki siyasi bürosuyla ilgili alacağı kararı değerlendirmek doğru olmaz. Karar verilince hep beraber görürüz. Netanyahu hükümeti ile arabuluculuk kavramı yanyana gelmiyor. Hiçbir barış planına yanaşmıyor. Arabulucular devreye girdiğinde barış aşamasına geldiğinde çok ağır saldırılar gerçekleştirerek barış masasını ortadan kaldıracak birtakım adımlar attılar. Netanyahu şebekesi her türlü arabuluculuk girişimini katliam siyasetine devam etmek için zaman kazanmak için kullanıyor.
Burada arabuluculuğa ihtiyaç değerlendirmesi yapmak fazla iyimser yaklaşım olur. Barış ve arabuluculuk talebi yok. İsrail'in yapması gereken ilk iş ateşkes ilan etmektir. Ateşkes ilan edildikten sonra arabuluculara görev düşer. Şimdiye kadar arabuluculuk yapanların faaliyetlerini Netanyahu hükümeti berhava etti. Gazze'de soykırım yapan onlar, Batı Şeria'yı ilhak etmek isteyen onlar.
Lübnan'a, İran'a saldıran onlar. Irak'tan körfeze kadar coğrafyayı tehdit eden onlar. Bütün ülkelere tehdit edenler, arz-ı mevuddan bahsedenler onlar. Ben katliamı daha geniş alanlara yayacağım diyen şebeke ile arabuluculuk sözkonusu olamaz. Türkiye şimdiye kadar çeşitli şekilde dışlanmış bütün Filistin gruplarına sahip çıktı. Türkiye Filistin davasının yanında olmaya Filistin temsilcilerinin yanında olmaya devam edecek.
Suriye'nin kuzeyine operasyon
Terör örgütlerinin hareketlilikleri ya da birtakım odaklar tarafından hareketli haline getirmelerine dair birtakım gelişmeleri yakından takip ettiğimizi söyleyebilirim. Yıllar evvel bir karar harekatına karar veriliyor, planlaması yapılıyordu. Şimdi böyle bir durumda değiliz.
Bölgemizde gelişmeler son derece dinamiktir. TSK Cumhurbaşkanımız tarafından verilen talimat verildiği andan itibaren harekete geçcek şekilde tetiktedir, sürekli güncellenmektedir. Bölgede terör örgütlerinin hareketliliğinin farkındayız. Talimat verildiği zaman eş zamanlı olarak TSK bu kara harekatına başlayacak konumdadır. En önemli hassasiyetimiz 30 kilometre derinliğin korunmasıdır.
Türk sınırlarından 30 km. derinliğe kadar Suriye ve Irak içinde herhangi bir yapılanma gördüğümüz andan itibaren birinci dereceden tehdit sayarız, gereken harekat gerçekleşir. Daha öncesinde bu şerit ihlal edildiğinde, ileri gidilerek birtakım teröristanlar kurulmaya çalışılıyordu.
CHP adına dış politika ile ilgili konuşanlar mavi vatanı ve bu kara harekatlarını eleştirdiler. Bu harekatlar olmasaydı burnumuzun dibinde DAEŞ ve PKK'ya ait yapılanmalar fiili devletçik olarak var olacaktı. TSK bunları darmadağın etmiştir. O yüzden bu hareketliliği çok yakından takip ettiğimizi söylemek isterim.”
www.ekonomigundemi.com.tr