Samsun Barosu avukatlarından Ayşe Deniz Oral, aile hukuku yönünden yeni kanun değişikliklerine ilişkin bilgi verdi.
Oral, 9. yargı paketinin aile hukukuyla ile ilgili maddelerinin 14.11.2024 tarihinde yürürlüğe girdiğini anımsattı.
Medeni hukukta beklenen bazı değişikliklerin yapılmadığını aktaran Oral, ''Süreli nafaka getirilmesi için kamuoyunda ciddi bir baskı var. Bu yargı paketinde nafakayla ilgili bir düzenleme bulunmuyor.'' dedi.
Oral, kanunda, kadının bekarlık soyadını kullanmasının önünün açılmadığını ifade ederek, şunları paylaştı:
''Kadının bekarlık soyadını tek başına kullanabilmesi için Anayasa Mahkemesi ilgili kanun maddesini iptal etmiştir. Bu iptal sonucu oluşan kanun boşluğu, henüz doldurulmamıştır. Bu kanun tasarısında kadının bekarlık soyadını kullanabilmesiyle ilgili yasa teklifi sunulmuşken bu teklif kanunlaşmamıştır. Kısmi boşanmayla ilgili teklifler sunulsa da bu konuyla ilgili bir yasal düzenleme yapılmamıştır. Kısmi boşanmadan kasıt, taraflar karşılıklı olarak boşanmayı isteyip de boşanmasının ferisi niteliğindeki nafaka, tazminat, velayet, dava masrafları gibi konularda anlaşamıyorsa, boşanma kesinleştirilip, geri kalan konularda davanın sürmesi yönünde bir teklifti. Güncel olarak bu mümkün değildir. Kusur oranları, nafaka miktarları, velayetin hangi tarafta kalacağına yönelik tespit yapılmadan taraflar birbirlerinin nikahından düşürülmemektedir. Bu tespit de tüm deliller toplanıp tüm şahitler dinlenmeden yapılmamaktadır. Bu nedenle boşanma davaları senelerce sürebilmektedir.''
Medeni kanunda soybağının reddi davası yönünden yapılan değişikliklere değinen Oral, şöyle konuştu:
''Soybağının reddi davasında önceden dava hakkı çocuğa ve çocuğun nüfus kaydına yazıldığı erkeğe aitken, artık hem anneye, hem çocuğa, hem çocuğun nüfusuna yazıldığı erkeğe hem de biyolojik babaya aittir. Bir kadın evliyken doğan çocuk kimden olursa olsun evli olduğu eşinin nüfusuna yazılır. Kadının boşanma davası bitmişse, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 300 gün içinde doğan çocuk da kadının eski eşinin nüfusuna yazılır ve eski eşine mirasçı olur. Kadın evliyken eşine ihanet etse de boşandıktan sonra süresini beklemeden veya iddet müddetini ortadan kaldıracak bir dava açmadan çocuk yaparsa eski eşinin nüfusuna geçer. Soybağının reddi davasında da hakim tarafların veya şahitlerin beyanlarını esas almaz. DNA testini mecbur tutar. DNA testini de genelde uygun fiyatlı olan özel labaratuvarda yaptırmaz. Kan örneklerinin adli tıp tarafından incelenmesini şart koşar. Adli tıp faturaları da gayet yüksektir. Bu nedenle dava masrafı yüksektir. Ayrıca biyolojik baba veya çocuğun soybağını reddetmesi gereken erkek ölmüşse de mezar açılması gerekecektir. Mahkeme kardeşten alınacak kan örneklerini de kabul etmemektedir.''
Ayşe Deniz Oral, söz konusu davadaki masrafların yüksekliği nedeniyle, kadının eski eşi soybağının reddi davasının külfetine katlanmak istemediğini belirterek, ''Eski kanunda bu dava çocuk tarafından, annesine ve nüfusuna yazıldığı erkeğe karşı açılmaktaydı. Davayı açtırmak isteyen kişi anne olduğu halde kanun tekniğine göre davalı olması gerektiğinden önce çocuğa kayyum atanıyor, sonra kayyum avukata çocuğun adına vekalet veriyor ve bu şekilde dava açılıyordu. Tabi avukatlar çocuğa neden kayyum atandığını, annenin neden davalı olarak göründüğünü anlatana kadar büyük sorunlar yaşıyordu. Bu kanunla açıkladığım sorunlar çözülmüştür. Tabi adli tıp faturalarının yüksekliği ve kadının eski eşiyle muhatap olunmak istenmemesi nedeniyle davası açılmayıp biyolojik babasının nüfusuna geçmeyen bir çok kişi vardır.'' ifadesini kullandı.
Yeni yargı paketiyle evlat edinme konusundaki değişiklikler hakkında bilgi veren Oral, ''Kanunun eski halinde birlikte evlat edinen çiftin isimlerinin çocuğun nüfusuna anne ve baba olarak yazılmasına dair bir düzenleme yoktu. Bu husus evlat edinme davalarında talep olarak sunuluyordu. Mahkeme talebi reddediyordu veya kabul ediyordu. Talep reddedildiğinde taraflar üst mahkemeye başvurarak istediği sonuca ulaşsa da evlat edinme davası uzuyordu. Taleplere anne baba hanesinde isim değişikliği eklenmemişse de çocuğun biyolojik anne ve babası aynen evlat edinenin nüfusunda yazılı kalıyordu. Bu da çocuğu okula yazdırırken, çocuğa sigorta yaptırırken büyük engeller çıkartıyordu. Yeni kanun düzenlemesine göre direkt olarak birlikte evlat edinmenin bir sonucu olarak çocuğun anne ve baba ismi evlat edinen çiftin isimleriyle değiştirilmektedir. Evlat edinilen çocuğun ana baba hanesindeki isimler, birlikte evlat edinen çiftin isimleriyle değiştirilir.'' diye konuştu.
Avukat Oral, fiili ayrılığa dayalı boşanma yönünden yapılan değişikleri şöyle açıkladı:
''Boşanma davası reddedilen kişiler, ret kararının kararının kesinleşmesinden itibaren 3 yıl geçtiğinde, ortak hayat kurulamamışsa 3 yıllık ayrılığa dayalı boşanma davası açabiliyordu. Davada kusur ispatına gerek olmayıp, 3 yıl boyunca ortak hayatın kurulamamasını ispatlamak yeterli oluyordu. Açılacak davada, 3 yıllık ayrılığı başlatan davayı açan ve davası reddedilen taraf aleyhinde talep halinde tazminata hükmediliyordu. Bu şekilde boşanmak istemeyen eşi aleyhinde kusur ithaf etme veya delil sunma imkanı olmayan kişiler boşanabiliyordu. Kanunla bu süre 1 yıla düşürülmüştür. Kanun henüz yürürlüğe girmemiştir. Beklenilmesi gereken 1 yıllık süre tarafların birbirini terk ettiği tarihten başlamaz. Açılan boşanma davasının uzamışsa davanın açıldığı tarihten başlamaz. Reddedilen bir boşanma davası varsa reddedilen boşanma kararının kesinleştiği tarihten başlar.''
''Çocuğunu yurda bırakan kadının, çocuk doğurduğunu gizlemesine yönelik bir düzenleme yapıldı mı?'' şeklindeki soruyu yanıtlayan Oral, şöyle devam etti:
''Evlat edinmede, evlatlık veren anne bu çocuk hiç olmamış gibi nüfusundan kaydını tamamıyla sildirtemez. Buna yönelik bir kanun maddesi de eklenmemiştir. Bilakis çocuğun eski kaydının kalacağına dair madde korunmuştur. Çocuk, kapalı kayıt olarak annesinin nüfusunda görünmeye devam eder. Bu çocuk hiç doğmamış ve bulunmamış gibi gizlilik kararı aldırtabileceğine dair de emsal yargı kararı elimizde yoktur. İlgili kanuna göre evlatlığın, miras ve başka haklarının zedelenmemesi, aile bağlarının devam etmesi için evlatlığın naklen geldiği aile kütüğü ile evlat edinenin aile kütüğü arasında her türlü bağ kurulur. Ayrıca evlatlıkla ilgili kesinleşmiş mahkeme kararı her iki nüfus kütüğüne işlenir. Yani bu çocuk hiç var olmamış gibi hayatınıza devam etmeniz zordur.''
Oral, evlatlık çocuğu biyolojik ailesinden miras kalacak borçlardan koruyacak bir düzenlemenin olmadığını, evlatlık ile biyolojik ailesi arasında, miras haklarının zedelenmemesi için ''evlatlığın naklen geldiği aile kütüğü ile evlat edinenin aile kütüğü arasında her türlü bağ kurulur'' hükmü nedeniyle yurttan alınan çocukların pek çok sorunla karşılaştığına işaret ederek, şunları kaydetti:
''Tanış aileler arasında evlatlık verilen çocuğa hem evlat edinen aileden, hem de evlatlık veren aileden miras kalması güzeldir. Ancak, yurttan alınan çocukların evlatlık veren ailenin maddi durumunun ne olduğu fazlaca bilinememektedir. Bunun negatif etkileri nelerdir? Çocuğu evlatlık veren aile, borca batıksa, aleyhlerinde devam eden tazminat davaları varsa, buradaki borç, evlatlığa miras olarak kalacaktır.
Çocuğun yetiştirme yurdundan alındığı düşünülürse evlatlık veren aile ile bağı olmayacaktır. Bu sebeple biyolojik annesinin babasının ne zaman öldüğünü veya kendisine miras olarak borç bırakıp bırakmadığını bilemeyecektir. Reddi miras davası açma süresi kanunen 3 aydır. Bu 3 ayı geçiren kişi, eğer tereke borca batıksa mirası hükmen reddetmek için maddi olarak külfetli bir dava açarak, ölenin malvarlıklarını ve tüm borçlarını araştırılmasını istemesi gerekecektir. Evlatlık çocuk biyolojik ailesinden koptuğundan 3 aylık süreyi kaçırması halinde biyolojik ailesinin borçlarıyla muhatap olmak zorunda kalabilecektir. Çocuğun biyolojik ailesi çocuk evlatlık verildikten sonra onu ekonomik yönden korumak istiyorlarsa mirastan koruyucu ıskat ederek borçlarıyla muhatap olmasını engelleyebilirler.''
SANAYİ HABER AJANSI
www.ekonomigundemi.com.tr