Türkiye’de Finans ve Bankacılık Sisteminin Üretime, Ticaret ve İhracata Katkıları: Zorluklar ve Çözüm Yolları

Türkiye’de Finans ve Bankacılık Sisteminin Üretime, Ticaret ve İhracata Katkıları: Zorluklar ve Çözüm Yolları
Yayınlama: 15.10.2024
3
A+
A-

Türkiye, genç nüfusu, stratejik konumu ve çeşitlenen sektörleriyle büyümekte olan bir ekonomiye sahip. Bu dinamik yapı, hem yerel hem de uluslararası yatırımcılar için cazip fırsatlar sunuyor. Ancak bu fırsatların gerçeğe dönüşebilmesi için finans ve bankacılık sisteminin güçlü ve erişilebilir olması gerekiyor. Ne yazık ki, Türkiye’deki firmalar – özellikle KOBİ’ler – finansmana erişimde ciddi zorluklar yaşıyor. Bu yazıda, Türkiye’deki finans ve bankacılık sisteminin üretim, ticaret ve ihracata olan katkılarını, firmaların karşılaştığı zorlukları ve bu sorunların hem ekonomi hem de istihdam üzerindeki olumsuz etkilerini detaylı bir şekilde ele alacağız.

Türkiye Bankacılık Sektörünün Genel Yapısı ve Ekonomiye Etkisi

2023 yılı itibarıyla Türkiye bankacılık sektörü, toplamda 6.3 trilyon TL’yi aşan varlıklarıyla ekonominin temel direklerinden biri. Bankacılık sektörü, GSMH’nin %4’ünü oluşturuyor ve bu oranın, sanayinin, ticaretin ve ihracatın finansmanına yapılan katkılarla doğrudan bağlantısı var. Devlet bankaları ve özel bankalar arasında güçlü bir rekabet bulunmakta ve bu rekabet, kredilerin çeşitlenmesine olanak sağlıyor. Ancak sorunlar, bu kredilere erişim ve şartlarının zorluğunda başlıyor. Türkiye’de bankaların sunduğu finansman genellikle kısa vadeli ve yüksek faizli. Bu durum, uzun vadeli yatırımları sınırlıyor ve özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin (KOBİ) büyüme olanaklarını daraltıyor. KOBİ’ler, Türkiye ekonomisinin bel kemiği olsa da, finansmana erişim konusunda ciddi kısıtlamalar yaşıyor. Yapılan araştırmalar, KOBİ’lerin sadece %20’sinin ihtiyaç duydukları finansmanı tam anlamıyla bulabildiklerini gösteriyor.

Bankaların Kredilendirme Politikaları ve Sektörel Dağılım

2023 yılı verilerine göre, bankaların toplam kredilerinin %60’ı ticaret ve sanayi sektörlerine yönlendirilmiş durumda. Bu, Türkiye ekonomisinin en güçlü iki dinamiği olan ticaret ve sanayinin finansman ihtiyacına ne kadar önem verildiğini gösteriyor. Ancak burada dikkat çekici olan nokta, bu kredilerin genellikle büyük firmalarla sınırlı kalması. KOBİ’ler, toplam kredilerin yalnızca %30’unu kullanabiliyor ve bu durum, onların potansiyellerini gerçekleştirmelerini ciddi ölçüde engelliyor. Bu kredi erişim sorunu, sadece üretim değil, ticaret ve ihracat üzerinde de derin bir etkiye sahip. Küçük ve orta ölçekli işletmeler, ekonomik büyümenin motorları olarak kabul edilse de, uygun finansman bulamadıklarında büyüyemiyor, yeni projelere yatırım yapamıyor ve dolayısıyla Türkiye ekonomisine olan katkıları sınırlı kalıyor.

Üretime Katkı ve Finansal Erişim Sorunları

Türkiye’deki işletmelerin finansmana erişim sürecinde karşılaştıkları en büyük zorluklardan biri, kredilerin kısa vadeli olması. Yatırım yapmak, üretim kapasitesini artırmak ya da yeni teknolojilere geçiş yapmak isteyen firmalar, genellikle uzun vadeli ve düşük maliyetli finansmana ihtiyaç duyarlar. Ancak Türkiye’deki bankalar, bu tür uzun vadeli kredileri sunmakta yetersiz kalıyor. Bununla birlikte, kredi faiz oranlarının yüksek olması, firmaların maliyetlerini artırıyor. 2023 yılı itibarıyla kredi faiz oranları %25 seviyelerine ulaşmış durumda. Bu oranlar, işletmelerin yatırım yapma kararlarını olumsuz etkiliyor ve yeni projelere girişme konusunda tereddüt yaşamalarına neden oluyor.

Kredi maliyetlerinin artması, sadece yatırımları değil, üretim kapasitesini de doğrudan etkiliyor. Finansal sıkıntılar yaşayan işletmeler, üretimlerini artırmak yerine mevcut üretim seviyelerini koruma çabası içine giriyorlar. Bu da uzun vadede Türkiye’nin sanayi üretiminde yavaşlamaya neden oluyor. Sonuç olarak, üretimdeki bu daralma istihdam oranlarına da yansıyor.

Yatırım Teşvikleri ve Bürokrasinin Etkisi

Devlet, yerli ve yabancı yatırımları teşvik etmek amacıyla çeşitli programlar sunuyor. Özellikle sanayi yatırımlarına yönelik vergi muafiyetleri, KDV istisnaları ve enerji destekleri gibi teşvikler önemli bir avantaj sağlıyor. Ancak bu teşviklerden yararlanmak isteyen firmalar, sıkı bürokratik süreçlerle karşı karşıya kalıyor. Teşviklere başvuru süreçleri, uzun ve karmaşık belgelerle dolu. Firmalar, bu süreci tamamlamak için ciddi bir zaman ve kaynak harcamak zorunda kalıyor. Bu durum, yatırımcıların projelerini hayata geçirme hızını düşürüyor. Bürokratik engellerin aşılması, yatırım teşviklerinin daha hızlı ve etkin kullanılabilmesini sağlayacak; bu da üretim ve istihdamı olumlu yönde etkileyecektir.

Ticaret ve İhracatta Finansmanın Önemi

Türkiye, ihracatçılara yönelik önemli finansal destekler sunuyor. Eximbank, ihracatçı firmalara uygun faizli krediler ve sigorta hizmetleri sağlayarak onları uluslararası pazarlarda rekabetçi hale getiriyor. Ancak bu süreçlerde karşılaşılan en büyük zorluklardan biri, ihracat kredilerine erişimin yine bürokrasiyle zorlaşması. İhracatçılar, bu kredilere erişim için karmaşık başvuru süreçlerinden geçmek zorunda kalıyor. Eximbank’ın sunduğu avantajlar, hızlı ve esnek bir şekilde kullanılmadığında ihracatçılar için yeterli olmuyor. Küresel pazarlara erişim konusunda ise Türk firmalarının uluslararası finans sistemlerine tam entegre olamaması ciddi bir sorun. Türk firmaları, yurtdışında iş yaparken finansman bulmakta zorlanıyorlar. Uluslararası finans kuruluşlarının Türkiye’ye yönelik risk algısı nedeniyle, Türk firmaları yüksek maliyetli kredilerle karşı karşıya kalıyor. Bu durum, Türk ihracatçılarının rekabet gücünü zayıflatıyor ve pazar paylarının daralmasına neden oluyor.

KOBİ’lerin Karşılaştığı Zorluklar

Küçük ve orta ölçekli işletmeler, Türkiye ekonomisinin önemli bir parçası olsalar da finansmana erişim konusunda büyük sıkıntılar yaşıyorlar. Bankalardan kredi alabilmek için uzun belgeler, teminatlar ve prosedürlerle uğraşmak zorunda kalan KOBİ’ler, nakit akışlarını yönetmekte zorlanıyorlar. 2023 verilerine göre, KOBİ’lerin %60’ı, kredi başvurusu sürecinin gereksiz karmaşık olduğunu belirtiyor. Bu durum, işletmelerin büyüme ve yatırım planlarını sekteye uğratıyor.

Yüksek Faiz Oranlarının Olumsuz Etkisi

Yüksek faiz oranları, finansmana erişimi zorlaştıran en önemli faktörlerden biri. Bankaların sunduğu yüksek faizli krediler, işletmelerin maliyetlerini artırıyor ve onları yeni projelere yatırım yapmaktan alıkoyuyor. Yüksek faiz oranları, özellikle KOBİ’lerin büyüme potansiyelini kısıtlıyor ve bu da Türkiye ekonomisinin genel büyüme dinamiklerini olumsuz etkiliyor.

Finansmana Erişim Zorluklarının Üretime, İstihdama ve Ekonomiye Etkisi

Finansmana erişim zorlukları, doğrudan yatırımları azalttığı için üretim kapasitesinde düşüşlere neden oluyor. İşletmeler, yeterli finansman bulamadıklarında yeni projelere ve genişlemeye yatırım yapamıyorlar. Bu durum, sadece üretimi değil, aynı zamanda istihdamı da etkiliyor. Yeterli üretim yapamayan firmalar işçi çıkarma yoluna gidiyor ya da yeni personel alımı yapmaktan kaçınıyorlar. Bu da Türkiye’de işsizlik oranlarının artmasına neden oluyor. 2023 yılı itibarıyla işsizlik oranının %10 seviyelerinde olması, finansmana erişim zorluklarının ve ekonomik dengesizliklerin bir yansıması olarak görülebilir. KOBİ’lerin ve girişimcilerin krediye daha hızlı erişebilmesi için bürokratik süreçlerin basitleştirilmesi gerekiyor. Teşviklere erişimdeki uzun süreçler ve karmaşık belgeler, bu sürecin hızlandırılmasıyla iyileştirilebilir. Yüksek faiz oranlarının düşürülmesi ve daha uygun finansman koşullarının sunulması, KOBİ’lerin yatırım yapma cesaretini artıracaktır. Ayrıca fintech çözümlerinin ve alternatif finansman yöntemlerinin (kitle fonlaması, eşler arası kredi) daha yaygın hale getirilmesi, işletmelerin finansmana erişim imkanlarını artırabilir.

Kaynak: SANAYİ HABER AJANSI

www.ekonomigundemi.com.tr

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.