AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısının ardından açıklama yaptı.
Çelik’in konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Bugün MKYK toplantısında Dış İlişkiler Başkanlığımızın bütün Avrupa’daki seçimlerle ilgili çok kapsamlı bir sunumu var. Avrupa özelinde baktığımızda aşırı sağın yükselişi meselesini ve Avrupa’daki demokrasilerin bir bakıma balansının bozulmasını çok yakından takip ettiğimizi ifade etmek isterim.
Giderek merkez sağ ve merkez sol partilerde Avrupa’da bir zayıflama görülüyor. Bu zayıflamanın neticesi olarak da demokratik reflekslerin ve demokratik kurumların güç kaybettiğini görmekten büyük bir endişe duyuyoruz.
Demokrasinin dünyanın her tarafında güçlü olmasını savunduğumuz gibi Avrupa’da da demokrasinin güçlü olması gerektiğini, aşırı akımlardan korunması gerektiğini ifade ediyoruz. Demokratik değerlerin giderek kırılgan bir hale dönmesinde tabii ki bütün Avrupalı siyasetçilerin de kendileri sorgulamaları gerekir.
Pek çok meselede çifte standartlı davranışların, aslında kitlelerin demokrasinin demokratik değerlerle mesafeli hale gelmesinde çok büyük bir etkisi vardır.
Birinci meselemiz, Gazze’dir. Gazze’de İsrail’in daha önceden Filistinliler için güvenli bölge olarak ifade ettiği bile saldırısı söz konusu. En son Uluslararası Adalet Divanı, bunun işgal altındaki yerleşim yerlerinin gayrimeşru olduğunu ilan etmesine rağmen maalesef İsrail, aynı vahşeti sürdürmeye devam ediyor.
İsrail’in buradaki resmi söylemi, Hamas’a karşı bir eylem gerçekleştirdiği, yapılan saldırılara karşı bir eylem gerçekleştirdiği şeklindeydi. Gelinen noktada herhangi bir şekilde bunun İsrail’in güvenliğini sağlamaya dönük değil, tam tersi bütün bir bölge güvenliğini tehlikeye atacak şekilde saldırgan, provokatif, soykırımcı bir katliam siyaseti olduğu net bir şekilde ortaya çıkmıştır.
İki devletli çözümün en insaflı, en hakkaniyetli çözüm olduğu noktasında herkes bir mutabakat içerisindedir. Pek çok devlet, Filistin Devleti’ni tanımıştır. Tüm bunlar olurken Amerikan Kongresi’nin Netanyahu’yu konuşmaya davet etmesi ise maalesef tam zıttı bir yönde hareket edildiğini göstermektedir.
Hep beraber göreceğiz ki birçok kişi kalkacak, bu kadar katliama imza atmış olan Netanyahu’yu konuşması sırasında ayakta alkışlayacak. Aslına orada yapılan her ayakta alkışlamanın insanlık değerleri üzerinde bir tepinme anlamına geldiğini, insanlık değerlerini ayaklar altına almak anlamına geldiğini bütün dünya görecek.
Bu konuşmanın zaten gerçekleşmesi başlı başına bir ahlaki problemdir. Bir siyasi, bir uluslararası değer problemidir.
Bir kere daha Yunan Savunma Bakanlığı’nın eşzamanlı olarak yaptığı açıklamalar, Barış Harekatı’nın arkasındaki değerlere nasıl bundan sonra da güçlü bir şekilde sahip çıkmamız gerektiğini göstermektedir. Yunan Savunma Bakanı aynı saldırganlıkla geçmişteki söylemleri tekrar etmiştir. Bütün bunlar karşısında Barış Harekatı aslında Kıbrıs Türklerini koruduğu gibi oradaki Rumları da bu çetelerin elinden kurtaran bir sonuç doğurmuştur.
Gelinen noktada Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi federal çözümün mümkün olmadığını artık bütün dünya görmektedir. Zaten Yunan Savunma Bakanının açıklaması da federal çözüm yönünde herhangi bir iradelerinin olmadığını, bütün bir Kıbrıs’ı yutmak istediklerini göstermektedir. Ama bu hiçbir şekilde mümkün olmayacaktır.
Şimdiye kadar 76 binden fazla afet konutu hak sahiplerine teslim edildi. Cumhurbaşkanımız, ifade ettiler. Yıl sonuna kadar inşallah 200 bini bu rakam bulacak. Bir sonraki senenin sonunda da tamamını, 2025 senesi bitmeden inşallah vatandaşlarımıza teslim etmiş olacağız.
Geçmiş günlerde bir kredi derecelendirme kuruluşunun, notumuzu iki kademe birden artırması, görünümü pozitif olarak koruması enflasyon ve iç talepte ılımlılaşma başlamasıyla gelecek aylarda ve 2025’te enflasyonist baskıların azalacağına dair tespitleri programın doğru bir şekilde işlediğini göstermektedir.
Programın hayata geçmesiyle, programın mevzi kazanmasıyla birlikte vatandaşlarımızı enflasyona ezdirmeme, emeklimizin, işçimizin, asgari ücretlimizin yanında daha çok bulunma, daha çok onlarla ilgili olarak daha ileri adımlara imza atma şeklindeki yaklaşımımız, Orta Vadeli Program’ın ilerlemesine bağlı olarak muhakkak suretle gündemimizdeki en baş yerini korumaya devam edecektir.
Soru-Cevap
Sahipsiz hayvanlara ilişkin kanun teklifi konusu
Çelik: “Ötenazi ifadesinin düzeltilmesi ve veterinerlikle ilgili yasaya atıf yapılması ile ilgili bir düzenleme söz konusu. Burada esas mesele, ortada bir problem yok da biz bununla ilgili yasal düzenleme yapıyor değiliz. İnsanımızın canını yakan bir mesele var. Çocuklar, yaşlılar saldırıya uğruyor. İnsan bu kainatta tek başına yaşamıyor. Doğada bir sürü varlıkla beraber yaşıyor. Tabii ki bu dünyayı paylaştığımız bütün canlılara da hürmet ve saygı göstermek durumundayız.
Arzu ettiğimiz şey bu manzaraları sokaklarda görmemektir ama bunun böyle bir katliam yasası gibi sunulması büyük bir haksızlıktır. Ve meseleyi çözümsüzlüğe doğru itmektir. O yasada bir sürü kademelendirme konulmuş.
En sonunda herhangi bir şekilde hastalık yayma tehlikesi olan ya da saldırganlaşmış hayvanlarla ilgili olarak bu düzenlenme söz konusu. Esasında bu insanımızı, çocuklarımızı koruma konusunda yüksek bir irade, bir kararlılık olduğu gibi aynı zamanda da bu hayatı paylaştığımız hayvanları koruma konusuna da bir iradedir.
Bizim şunda net bir tutum takınmalıyız: Herhangi bir şekilde sokaklarda çocuklarımızın, yaşlı insanlarımızın bu saldırılara uğramasını hiçbir şekilde kabul edemeyiz. Bunu bir katliam yasası gibi sunmak da son derece yanlıştır.
Arzumuz, sokaklarımızın güvenli hale gelmesidir, bu yasanın amacı da budur.
Demokratik protesto hakkının başımızın üzerinde yeri vardır. Şiddete başvurmamak koşuluyla vatandaşlarımızın demokratik protesto hakkına yüksek bir saygıyla yaklaşırız. Bununla ilgili herhangi bir eleştirimiz olmaz.”
Amerika'daki seçimler
Çelik: “Suikast girişimi meselesi, son derece tehlikelidir. Siyasetin şiddeti topyekun dışlaması gerekir. Bir başkan adayına dönük olarak böyle bir suikast girişiminin ortaya çıkması, daha sonra da iddia edilen birtakım zaaflardan bahsedilmesi tabii ki ciddiyetle soruşturulmalıdır.
Amerika’daki demokratik kurumlar ve demokratik işleyişlerle ilgili ortaya çıkacak zaaflar bütün dünyayı etkiyecektir. Amerikan demokrasinin işleyişiyle ilgili bütün eleştirilerimiz var.
Siyasette maalesef bir tıkanma görüyoruz. Tabii ki biz ister demokratların adayı, ister cumhuriyetçilerin adayı seçilsin sonuçta Amerikan halkının iradesine saygılıyız. Ama şunu söylemek isterim. Hem hükümet olarak, kabine olarak hem de parti olarak hangisi seçilirse seçilsin hangi argümanlarla, dosyalarla çalışacağımıza dair bizim hazırlığımız tamdır.”
www.ekonomigundemi.com.tr