Hayvancılık, ekonomi açısından önemli bir gelir kaynağı ve olmazsa olmazlardandır. İnsanların gerekli besinleri alabilmesi ve dengeli beslenebilmesi açısından et, süt, yumurta ve yan ürünleri almak zorundadır. Bunun yanında deri, yün, kıl gibi ürünlerden de yararlanabilmek için hayvancılık sektörünün gelişimi ve büyümesi ihtiyaçlar açısından da önem taşımaktadır. Ancak hayvancılık ülkemizin bitki örtüsü ve iklimine göre çeşitli bölgelerde değişim gösterebilir.
Ülkemizde hayvancılık geleneksel ve modern hayvancılık olmak üzere iki şekilde yapılmaktadır.
*Geleneksel hayvancılık: Tamamen doğa koşullarına bağlı olarak yapılabilir. Yurdumuzun birçok bölgesinde mevcut olan meralarda otlatılarak hayvanlar beslenir. Bu tür hayvancılıkta iklim koşulları ön plana çıkar. Normal hava koşullarında tarlada, merada, dağda beslenen hayvanlar, iklim elvermediği zamanlarda ahırlarda veya bakımevlerinde yemlenerek beslenirler. Yağış alan bölgelerimizde ot verimi de yüksek olacağından hayvansal ürünlerin üretimi de artış kaydetmektedir. Buna mukabil az yağış alan bölgelerde ise hayvancılık verimi düşük seyretmektedir.
*Modern hayvancılık: Modern hayvancılıkta meralar yerine modern ahırlar hayvan beslemek için kullanılmaktadır. Hayvanlar doğal ortamdan uzak, doğal besinlere ulaşamamakta ancak yem ile beslenmektedir. Modern hayvancılıkta sağlık kontrolleri daha sıkı yapıldığı için verim yüksek olabilir.
Hayvan sağlığı, beslenme türü ne olursa olsun hayati önem taşır. Hayvanların periyodik sağlık kontrolleri mutlaka yapılmalı, gerekli aşı veya tedavileri aksatılmamalıdır.
Ülkemizde hayvancılık, küçükbaş (koyun besiciliği, kıl keçisi besiciliği, tiftik keçisi besiciliği), büyükbaş, arıcılık, ipek börekçiliği, kümes hayvancılığı, balıkçılık olarak faaliyet göstermektedir.
Keçi besiciliğinde en önemli sorun keçinin dağlarda filizleri yemesi sonucu ormanlara verdiği zarardır. Bu nedenle tarım ve hayvancılık bakanlığı bazı yörelerde keçi yerine koyun yetiştirilmesini önermektedir.
Hayvancılık, gerçek anlamda zor bir meslektir. Hayvanların beslenmesi yanında temizliği, sağlık kontrolleri, bakımevlerinin yapılması, doğa koşullarına çıkıldığı zaman hayvanların zapt edilmesi gibi işlemler son derece yorucu ve neredeyse günün 24 saatini gerektiren işlemlerdir. Hayvancılık yapan vatandaşlarımız, sadece kendileri değil, çoluk, çocuk ailenin tüm bireyleri mesai yapmak zorundadır.
Günümüz ekonomik koşullarında hayvancılığın karlı bir iş olmaktan çıktığı daha da ötesi yem ve bakım ücretlerinin astronomik yükselmesi nedeniyle zarar eden bir sektör haline geldiği yazılı ve görsel basında yerini almaktadır. Hatta bazı hayvan besicilerinin hiç istemedikleri halde yem parasına yetişemedikleri için zamanından önce kesime gönderdiklerini de izliyoruz.
Tarım ve orman bakanlığı, hayvan besicilerine özel olarak kredi ve diğer destek programları uygulamaktadır. Ancak köylerin boşalması ve her konuda olduğu gibi her şeyi hazır bulmaya çalışmamız yüzünden bu destekler hedefine ulaşamamaktadır.1970 li yıllarda sanayi devriminin başlamasıyla birlikte köyden kente göç başladıktan sonra köy veya kırsal nüfusun azalması sonucu ekim alanları boş kaldığı gibi hayvancılık sektörü de gerektiği şekilde gelişmekten uzak kalmıştır.
Bir taraftan hükümet hayvancılık konusunda destek programları uygularken, ülkemizde besiciliğin yetersiz olmasından dolayı et ithalatı yapmaktayız. İdeal olan kendi hayvanımız kendi tüketimimize yetecek seviyede olmasıdır ve paramız yurt dışına gitmemeli, gerekirse hayvancılık destekleri arttırılarak sektörün gelişmesi öne alınmalıdır. Çünkü metabolizmanın yaşayabilmesi için yukarıda da söylediğim gibi et, süt, yumurta ve yan ürünlere insan sağlığı açısından ihtiyacımız olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Ancak ekonomik krizi aşmaya çalıştığımız ve içinde bulunduğumuz dönemde et, süt, yumurta, peynir fiyatları son derece yüksek olduğundan halkın büyük bir kısmı tarafından ulaşılması zor hatta imkânsız duruma gelmiştir. Hükümetin girişimleriyle et ve süt kurumları ve tarım kredi kooperatifleri vasıtasıyla hayvansal ürünlerin fiyatında indirim yapılsa da söz konusu mağaza sayıları az olduğundan çözüm olmamıştır.
Enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde her sektörün etkilendiği gibi hayvancılık sektörü de olumsuz yönde etkilenmiş, besiciler için artan fiyatlar nedeniyle meslekten vazgeçenler de olmuştur.
Ülkemizde şubat ayına ait süt ve süt ürünleri üretimi bilgileri TÜİK tarafından aşağıdaki şekilde yayınlanmıştır.
Ticari süt işletmelerince 897 bin 379 ton inek sütü toplandı
Ticari süt işletmeleri tarafından toplanan inek sütü miktarı, şubat ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %13,1 arttı, Ocak-Şubat döneminde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre %8,7 arttı.
Şubat ayında bir önceki yılın aynı ayına göre, inek peyniri üretimi %10,6 arttı, ayran üretimi %28,3 arttı, yoğurt üretimi %16,6 arttı, içme sütü üretimi %0,5 arttı, tereyağı üretimi %20,1 arttı. Ocak-Şubat döneminde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre, inek peyniri üretimi %11,5 arttı, ayran üretimi %20,1 arttı, yoğurt üretimi %12,7 arttı, içme sütü üretimi %3,3 arttı, tereyağı üretimi %20,0 arttı.
Tablodaki oranlar yuvarlanmış rakamlar üzerinden hesaplanmıştır.
Bir önceki ay 915 bin 522 ton olan ticari süt işletmelerince toplanan inek sütü miktarı şubat ayında %2,0 oranında azalarak 897 bin 379 ton oldu.
Bir önceki ay 153 bin 796 ton olan içme sütü üretimi şubat ayında %13,2 oranında azalarak 133 bin 505 ton olarak gerçekleşti.
AÇIKLAMALAR
Bu haber bültenindeki istatistikler çiğ sütü girdi olarak kullanan, “süthane işletmeciliği” ve “peynir imalatı” alanında faaliyet gösteren entegre süt işletmelerinin tamamına aylık olarak uygulanan anket çalışmasından elde edilmektedir. Anket kapsamına dondurma ve sütlü tatlı üreten işletmeler dâhil değildir.
Kaynak: TÜİK
Kaynak: SANAYİ HABER AJANSI
www.ekonomigundemi.com.tr