109 yıllık ”siper sanatı” parçası

1. Dünya Savaşı’nda Çanakkale Boğazı’nı denizden geçemeyince, kara harekatıyla Gelibolu Yarımadası’na ayak basan İngiliz askerlerinden bazılarının, bombardıman sonrası yıkılan Seddülbahir’deki deniz fenerinin metal kubbesinden yaptığı el işi, anı tarzı çalışmalar ”siper sanatı”nın en güzel örneğini sunuyor.

109 yıllık ”siper sanatı” parçası
Yayınlama: 19.12.2024
0
A+
A-

MEHMET BAYER – 19.12.2024 – HİBYA – 1. Dünya Savaşı'nda Çanakkale Boğazı'nı denizden geçemeyince, kara harekatıyla Gelibolu Yarımadası'na ayak basan İngiliz askerlerinden bazılarının, bombardıman sonrası yıkılan Seddülbahir'deki deniz fenerinin metal kubbesinden yaptığı el işi, anı tarzı çalışmalar ''siper sanatı''nın en güzel örneğini sunuyor.

 

Koleksiyoner Eren Ergül, 109 yıllık bakır levhanın hikayesini HİBYA ile paylaştı.

İtilaf Devletleri'nin 25 Nisan 1915 tarihindeki kara çıkarmalarının başladığı yerlerden birisinin Seddülbahir bölgesi olduğunu, Gelibolu Yarımadası'nın güney ucunda bulunan bu yerin, çıkarma yapmak için belirlenen 5 koydan (İkiz Koyu, Pınariçi Koyu, Tekke Koyu, Ertuğrul Koyu ve Morto Koyu) oluştuğunu söyledi.
 
Ergül, bu bölgede başlatılacak harekatın merkezini oluşturan Tekke ve Ertuğrul koylarının hem ikmal hem de harekatın gidişatına yön verecek en elverişli kumsallar olduğuna işaret ederek, ''İngilizler tarafından planlanan, kanatlardan yapılacak harekatlarda elde edilecek olan başarı, bu iki koyda bulunan birliklerin yükünü azaltacağı, Alçıtepe'ye ilerleme ve burayı işgal etmek için geniş bir hat üzerinden hareket etmeyi sağlama düşüncesiydi. Tüm hazırlıklar tamamlanmış ve çıkarmalar başlamadan önce bu bölge zırhlılar tarafından çeşitli çaplardaki top mermileriyle yoğun bombardıman altına alınmıştı. Bu bombardıman sırasında Seddülbahir'de bulunan deniz feneri de top atışlarının isabetine maruz kalarak, yok olmuştur.'' dedi.

 

Yarımadaya her gittiğinde mutluluk duyduğu, huzur bulduğu ve oraya ait olduğunu hissettiği yerin Tekke Koyu olduğunu dile getiren Ergül, şöyle konuştu:

''30 metre derinliğinde ve 300 metre uzunluğunda sahili olan bu koy, savaşın izlerini hala barındırmaktadır. Sahilden denize uzanan ve savaş sırasında sürekli kullanılan ancak günümüzde kalıntıları bulunan iskelesi ve koyun sağ tarafında mevsim geçişlerine göre kah kumların altında, kah kumların üzerinde bulunan bir lighter (mavna) doğrudan göze çarpmaktadır. Yürüdüğünüz yolda savaştan bir asır geçmesine rağmen tüfek mermilerine denk gelmeniz, sanki savaşı yaşıyor hissini sağlıyor. Denize girip iskelenin yanından açığa doğru yüzmeye başladığınızda, batık halinde olan bir lightere dokunmak ve onu izlemek tarifi olmayan bir duyguyu yaşatıyor. Yine böyle bir günde savaşın izlerini taşıyan bu bölgede yüzerken bir taşın yanında bir metal (bakır) parçası dikkatimi çekti. Yarısı kumun içinde, yarısı dışarıda olan bu bakır parçasını elime aldığımda, üzerinde yazılan yazılar beni daha da heyecanlandırmıştı.''

Ergül, ilk bakışta ne olduğunu bilemediği ve üzerindeki yazıların ne anlama geldiğini heyecandan anlayamadığı bu bakır levhanın, 25 Nisan Seddülbahir çıkarmalarında zırhlılardan atılan top mermileriyle yıkılan deniz fenerinin kubbesine ait olduğunu tespit ettiğini belirterek, ''Yazıların tercümesini yaptıktan sonra kafamda iki soru oluşmaya başlamıştı. Bu parça, savaş devam ederken mi yoksa savaştan sonra mı yapılmıştı? Beni bu düşüncelere iten sebep ise savaş devam ederken, bakır levhanın bir tablaya dönüştürülmesi, üzerine puntolanan yazıların ve çesitli desenlerin işlenmesi gibi işlerle uğraşılabilir miydi? Eğer savaştan sonra yapıldıysa, bu tabla buraya nasıl geri gelmişti? Bu iki soru olasılıkları da beraberinde getirdi.'' bilgisini paylaştı.

''Siper sanatı''nın özellikleri

Bu olasılıkların kendisini tatmin etmediğini, bir araştırma yapma gereksinimi duyduğunu, araştırmalarında Imperial War Museum (IWM) ve Australia War Museum'da (AWM) buna benzer tablaların olduğunu tespit ettiğini, böyle olunca da gerçek bilgiye ulaşmış olmanın heyecanını yaşadığını ifade eden Eren Ergül, ''siper sanatı'' parçası tabla hakkında şu bilgileri verdi:

''Dairesel bakır tabla şeklindeki, ortada içe doğru çukurlaşan, düz tabanlı çanak formu biçimindeki bu obje, bir tabağı yada kül tablasını anımsatmaktadır. Bakır parçadaki bu şekli oluşturmak için geniş çekiç hamleleri kullanılmış. Özgün bakır levhanın kalınlığı 2 ila 2.5 milimetre, çapı 18 ila 20 santimetre olan bu tablanın 25 milimetrelik geniş ağızlı kısmında şu ifadeler yazıyor, '(Üst kısım) Bu parça HMS Prince of Wales ve HMS London gemilerinin açtığı ateşle yok olan Seddülbahir'deki deniz fenerinin kubbesinden yapılmıştır. (Alt kısım) Dardanelles 25.4.15. Orta kısmında ise bu tablayı satın alan asker yada subayların ismi yazmaktadır. Benzer örneklerde isimle birlikte bağlı olduğu birliğin de adı işlenmiştir.''

Ergül, bu kişiselleştirilmiş, sınırlı sayıda yapılan, ''siper sanatı''nın iyi bir örneği olan tablaların, Seddülbahir'deki 29. Tümenin bazı askerlerince yapıldığını bildirdi.

Buna benzer kişiselleştirilmiş tablalardan birinin Topçu Çavuşu E. H. Cleall adına yapıldığını aktaran Ergül, ''Bunu 2009 yılında satın alan kişi, yaptığı araştırmalarda ve saha çalışmalarında, bunların 29. Tümene bağlı bir grup askerlerin 1915 Paskalya günü HMS Prince of Wales ve London gemilerinin açtığı ateşle yok olan Seddülbahir'deki kuzey fenerinin kubbesinden kopan parçalarla yapıldığını belirlemiştir. Bu tablalar, siperlerde hızlıca üretilirken, askerler ufak bir ücret karşılığı üzerine adlarını yazdırıp farklı desenler işleterek kişiselleştirebiliyorlardı.'' diye konuştu.

Ergül, Avustralyalıların çoğunlukla kanguru ve devekuşu desenlerini seçerken, bazılarının da üzerine hilal ve yıldız da işlettiğini, bu, çok alışılmadık desenlerin ekstra ücretlerle yapıldığına işaret ederek, şunları kaydetti:

''Bu örnek, 2. Avustralya Sahra Topçu Tugayı'nda görevli Binbaşı Reginald Lee Rex Rabett tarafından Gelibolu Yarımadası'ndaki görevi sırasında satın alındı. Rabett, 23 Mayıs 1887'de Sydney, New South Wales’da doğdu. Sydney Üniversitesi'nde eğitim gördü ve Sydney Kürek Takımı'nın tanınmış kürekçilerinden oldu. Pitt Caddesi'ndeki Raine & Horne firmasında katip olarak çalıştı. 1911 yılında Avustralya topçularına katıldı, binbaşı olana dek bu birlikte devam etti. 18 Ağustos 1914’te askeri komisyon tarafından savaşa katılacak Avustralya İmparatorluk Kuvvetleri'ne katıldı. 19 Eylül 1914'te binbaşılığa terfi etti. Birliği 4 Mayıs'ta Seddülbahir'e çıktı ve  Kirte Deresi içindeki Türk birliklerini bombardıman etti. Bu süreçte faydalı olduğu için birliği 29. İngiliz Tümeni'ne bağlandı. Rabett, görevini başarıyla sürdürürken 8 Kasım'da sarılık nedeniyle yarımadadan tahliye edildi. Yararlılıkları ve görevindeki başarısı nedeniyle 1917 Ağustos ayında kral tarafından 'St Michael and St George (CMG)' ödülü verildi.''


www.ekonomigundemi.com.tr

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.